Biz doğaya ve canlılara saygıyı insanlara anlattık, büyükler anladılar, çocuklar anladılar, köylüler anladılar...
En acımasızlar anladılar...
Taş yürekliler anladılar...
Ama Antalya’nın Valisi, ilçe belediye başkanları, il-ilçe tarım müdürleri ve veterinerleri anlamadılarsa biz ne yapabiliriz?
*
Bu bir çağdaşlık-uygarlık sorunudur.
Dönün bakın Antalya’nın haline.
Türkiye’nin en güzel sahillerine sahip cennet Antalya artık bir beton yığınıdır, zevksiz, çarpık, görgüsüzce.
Ne ormanı var artık, ne o inci kıyılar.
En büyük orman yağması burada yaşandı, en büyük çevre vurgunları burada oldu, en büyük doğa katliamlarına Antalya bölgesinde tanık oldu insanlık.
Köpeklerin öldürülüp makinelerle ormana gömülmesi ise yok edişin sadece bir parçası.
*
Sahibi olan, kendi bahçesinde oynayan köpekleri, bir başka yerde görülen kuduz bahanesiyle bir gece alıp götürdüler.
(Ki yeni yasa evcil hayvanların kuduza karşı korunması, aşılarının yapılması, barınaklarda barındırılmaları ve asla imha edilmemeleri görevini kent yönetimlerine verir.)
Bir gece karanlığında kıyamet koptu Antalya sokaklarında.
Yavrusu olan anne köpekleri öldürdüler, yavruları annelerinin yanında diri diri toprağa gömdüler.
Hayvanseverler nasılsa kurtulmuş ve ormanın karanlığa kaçmış, korkusundan otların arasına saklanmış yavruları buldular.
Tümü öldü, çünkü annesiz yaşayamadılar.
Ve hálá Antalya meşeliklerinde ağlaya ağlaya yavrularını arayan anne köpekler var.
Yabancı medyada "Antalya katliamı" diye haberler vardı, baktıkça utandım doğrusu.
*
İşte sorun bu...
Kentleri yönetenlerde dahi eksik olan şeydir:
Uygar-çağdaş insan olmak...
Bu yoksa; uygar insanların merhametini, sorumluluğunu, bilincini, davranışını nasıl bekleriz onlardan?..