Ambardakiler...

O geminin ambarında "mutlu zenginliğe" varmayı beklediler.

İnsan her "gullufff" dalga sesinden sonra "mutlu zenginliğe" biraz daha yaklaştığını zanneder.

Ve karanlıkta sorar:

"Vardık mı?.."

1970’lerde "müreffeh memlekete", 1980’lerde "küçük Amerika’ya" ulaşmak için ambara doluşanlar da sormuşlardı:

"Vardık mı?..."

"Nereye?..."

"Küçük Amerika’ya?..."

*

"Avrupa’ya gidiyoruz" diye Edirne’den yola çıkıp, batıya doğru uzun bir yolculuktan sonra Lüleburgaz çayırına varanlar... Ya da "Medeniyete gidiyoruz" diye İzmir’den denize açılıp uzun bir yolculuktan sonra Aliağa kıyısına çıkanlar, hiç fark etmez...

Karanlık ambara doluşup beklemenin riskidir.

Ambardakilerin tek görevi vardır:

Teslimiyet...

Sessizce, tepkisiz, sorgusuz teslimiyet...

*

Sessizliğin, zavallılığın, teslimiyetin, hatta ahmaklığın ağır faturasıdır bu.

Ambardakiler, nereye gittiklerini bilmeden karanlıkta beklerler.

İnsan simsarlarının, sahtekárların, dolandırıcıların sunduğu bir "mutlu zenginlik" hayali, dümendekilere yarar sadece, zenginleşirler.

O kadar...

Ambardakiler için için sorarlar:

"Vardık mı?.."

"Nereye?.."

"Atatürk’ün gösterdiği muassır medeniyetin de biraz üstüne..."

*

Dalgalar "Gullufff...gullufff..."dur...

Uzun yolculuklardan (!) sonra aynı kıyıya çıkan ambardakilerin sevinci uzun sürmez, "helloooo..." selamı verilen çoban, "Aleykümselam?.." diyene dek:

"Burası yıldız gibi parlayan memleket mi?..."

"Yoook.
.. Bildiğiniz memleket..."

Hep böyle olur.

Kimi zaman geçen hafta olduğu gibi ambardakilerin tükenmiş hayatlarını toplarlar kıyılardan.

Teslimiyetin ve ahmaklığın ağır bedelidir bu.
Yazarın Tüm Yazıları