EĞER Yeni Şafak Gazetesi önceki gün sekiz sütuna manşet yapmasaydı ve kimi televizyonlar ile Milliyet’ten arkadaşlarımız arayıp "Cumhurbaşkanı ’Allah’ dedi mi, demedi mi?" diye tanık olarak bana sormasalardı, bu yazıyı yazmayacaktım.
Konu şu:
Muhafazakár gazetenin haberine göre; Kanaltürk’ün gecesinde Emel Sayın "Çile bülbülüm çile"yi okurken, Cumhurbaşkanı tüm ısrarlara rağmen "Allah" demedi.
Herhalde ne demek istediklerini anlamışsınızdır:
"Bu Cumhurbaşkanı ’Allah’ bile demiyor..."
*
Diyelim ki tersi olsaydı?
"Çile bülbülüm çile"nin nakaratında, mağrur ve ağırlığı ile tanıdığınız bu Cumhurbaşkanı fırlayıp "Allaaahhhh!.." diye bağırsaydı?..
Düşünebiliyor musunuz; tam "Çekilmez çile çektin, kim derdi gülecektin"e gelindiğinde, Emel Sayın karpuza alttan vurur gibi eliyle "haydi..." işareti yapıyor ve Cumhurbaşkanı var gücüyle "Allahhhhh..." diye fırlıyor...
Olacak şey mi?
*
İşte bu noktada, Yeni Şafak’ın haberine eğilen diğer medyadaki arkadaşlarımız, "Cumhurbaşkanımız Allah dedi mi, demedi mi?" diye tanık olarak bana sordular.
İkincisi; böyle durumlarda "Allah..." diye bağırdığımda ağzım çok açıldığı için gözlerim kapanır.
Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın ne yaptığını görememişimdir.
*
Ne yapacaksınız, siyaset magazinleşti.
Deniz Baykal’ın eşini yanında götürüp götürmediği... Siyasi yelpazede metres ile imam nikáhlı eş farkı... "Çile bülbülüm çile"nin nakaratı...
Memleketin barlarında erkekler sabahlara kadar "Allah..." diye bağırırken, bunu bir adam gibi adam Cumhurbaşkanı’nı eleştirmek için kullanmak, bence muhafazakárların şu magazin işine bayıldıklarını da gösteriyor.
Diyelim ki Sezer ayağa fırladı ve "Allahhhh..." diye bağırdı... Ve ben de tek gözümü açık tutarak bunu gördüm.