Paylaş
Demek ki insan depreme bile alışıyormuş.
Belki bu uyum yeteneği insanoğlunu yeryüzünün en dirençli, en egemen ve en yaygın yaratığı yaptı.
Bu sefer depremde çok panik olmadı diyorlar.
Trafik tıkanmadı, ilkyardımlar ulaştı.
İnsanlar birbirlerini göçük altından kurtarmayı, ya da enkaz altından kurtulmayı öğrendiler.
Ölüme alıştı insanlar...
***
Kimi daha akıllı insanlar çareler buluyorlar:
Depremde altına girilecek sağlam demirden ‘‘deprem sehpası’’ gibi. Kimisi asla ezilmeyen, deprem oldu mu içine geçip oturulacak çelik odalar akıl ettiler.
O en akıllısı hangisiydi; yüksek katlarda oturanlar için paraşütlü pijamalar.
Japonlar daha da alışık.
Onlar ‘‘Boşuna kafanızı yormayın, biz deprem anında otomatik olarak dışarı kaçan yataklar bile yaptık, siz yatıyorsunuz yatak kaçıyor, ama olmadı. En iyisi depreme alışmanın, onunla birlikte yaşamanın çarelerini bulun’’ diye haber gönderdiler.
Zaten onu yapıyoruz.
Her şey giderek otomatikleşiyor.
Alışıyoruz...
Kabine, anında toplanıyor.
Cumhurbaşkanımız, daha deprem sürerken, anında ‘‘Devlet yaraları saracaktır’’ diyor.
Başbakanımız, yanlışlıkla deprem olmayan yere gidip ‘‘Şükür kurtulmuşsunuz’’ demiyor.
Ambulanslar saniyesinde yola çıkıyor, trafik tıkanmıyor, kurtarma ekipleri hemen ulaşıyor.
Yollar kapanmıyor.
İnsanoğlu alışıyor, alışıyor.
Sallanmaya...
Yıkılmaya...
Yanmaya alışıyor.
Çocukların ölmesine alışıyor insan.
***
Zaten bizler her şeye alıştık da, bir tek adam gibi yaşamaya alışamadık.
Acısız yaşamaya...
Yanmadan, yıkılmadan, ezilmeden, yok olmadan, ölmeden...
Yaşamaya alışamadık.
Alışamadık...
Paylaş