Yani siz hem Türkiye’yi çağdaş yaşamdan uzaklaştıran dinci yönetimi destekleyeceksiniz, hem sizi AB’ye almalarını bekleyeceksiniz...
Öyle mi?..
Türkiye "mahalle baskısından" korkacak... Kamuoyu yoklamalarında çarşaf çarşaf "kadın eli sıkmama eğiliminin arttığı", ya da "faizi haram sayanların çoğaldığı" yayınlanacak...
Memlekette "dinciliğin yükseldiği" ilan edilecek...
Ama siz AB’ye girmeyi umacaksınız...
Nasıl olur?..
*
İnsan dönüp bir kendine bakar.
AB’de, Türkiye’yi topluluktan uzak tutma eğilimi daha açık ve net ortaya çıktı.
Türkiye, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi suçluyor. Oysa Sarkozy’nin tek başına böyle bir karar alması olası değil.
Suçlu?...
Dönüp bir kez olsun "bize" bakmalısınız.
Ben "Geri vitesine takıp, geri geri asla ileri gidemeyeceksiniz" cümlesini yazalı tam beş sene olmuş.
*
Görmek isteseniz de istemeseniz de, Türkiye "ılımlı İslam cumhuriyetine" dönüştü.
Zırt-pırt yurtdışı gezilerinde, dünya medyasında yer alan o "Türkiye Cumhuriyeti fotoğrafına" bakın.
Türbanı-tesettürü yüzünden ülkenin sivil-asker laik kesimi Çankaya’ya girmiyor da, siz AB’ye gireceksiniz...
Nasıl?..
Tarikatlara terk edilen eğitimden, dinci sermayenin eline geçen ekonomiye... Artık sofulardan oluşan devlet kadrolarından, toplumun kaydığı tutuculuğa kadar...
Bir kez bakın.
Yine siz hem Türkiye’nin çağdaşlıktan uzaklaşmasını görmezlikten geleceksiniz, hem de bizi AB’ye niçin almadıklarına kızacaksınız...
Ne hakla?..
Bence; kısa vadeli çıkarları için AKP’yi alkışlayanlar ve olanları görmezlikten gelenler, uzun vadede her şeyi kaybettiler.
Bunlardan sadece birisidir, AB.
Kaybedilen Türkiye’nin yanında lafı mı olur, akılsız başım...