Paylaş
◊ Merak ettiğim bir konuyla başlamak istiyorum. Bir filmin hazırlık aşamasından bitimine kadarki o uzun sürece nasıl hazırlanıyorsunuz?
- Bunu kimse öğretmiyor. Öğrenmen için yaşaman ve yapman gerekiyor, o kadar. Şunu söylemeden geçmeyeyim, rekabetin çok yüksek olduğu bir sektördeyiz. Çok film var. Festivaller ayrı bir konu. Festivallerdeki izleyicilerin filme tepkisi, kritikler, eleştiri yazıları...
O yüzden rekabet artık güzel olmaktan çıktı, sağlıksız olmaya başladı. Dünya çapında bir paranoyaklığa bulaştığımı fark ettim ama bu iş öyle bir bağımlılık ki bir kere tadını aldın mı bırakamıyorsun.
Sadece sete gidip karakteri oynamak için yapmıyoruz biz bu işi. “Ben oynadım, işim bitti” de diyemiyoruz. Bahsettiğiniz süreçte sürekli başka yerlerdeyiz, programımız çok yoğun. Ama olması gereken bu zaten.
İzleyici sever ya da sevmez orası ayrı ama ben işimi seviyorum, işimle birlikte gelen sorumlulukların da farkındayım. İspanya’da yaşıyoruz, işimiz bitince her şeyden uzaklaşıp özümüze dönüyoruz ama.
◊ “Herkes Biliyor”da başrolü eşiniz Penelope Cruz ile paylaştınız. Birlikte çalıştığınızda işi eve de taşıyor musunuz?
- Penelope ile ilk filmimizi o 16, ben 21 yaşındayken çekmiştik. Şimdi 50 yaşındayım. İkimiz de değiştik. Değişmeyen şeyler işimize karşı sevgimiz, içimizdeki güvensizlikler, korkular ve çalışırken hissettiğimiz mutluluk...
Bunlar hiç bozulmuyor. Şimdi ben 50 yaşındayım, Penelope 27 (gülüyor)... Daha profesyoneliz. “Loving Pablo”yu çekerken derin sahneler vardı.
Evet o tür sahneler, eve döndüğünde zihninde dolanmaya devam ediyor.
Ama evde karşılıklı 5-10 dakika konuşunca normale dönüyoruz. “Herkes Biliyor”da Penelope’nin dramatik sahneleri vardı mesela. Eve perişan geldiği günler oldu. Ama ikimiz de rolün etkisinden çıkmayı başarabilen oyuncularız. Bizi asıl rahatsız eden nedir biliyor musun?
◊ Nedir?
- Duygularımızda ve ruhumuzda duyduğumuz ağrı. Kulağa garip geliyor biliyorum.
Günde 10-15 saat karakterin hislerini yansıtırken duygudan duyguya geçiyoruz.
Kaslarımızı zorluyoruz hissettirmek için. Eve gidince ikimiz de acı içinde ve yorgun oluyoruz.
◊ Penelope’nin eve perişan geldiği zamanlarda neler yaparsınız?
- İyi bir aşçı değilim ama yemek siparişi vermekte üstüme yok. Şaka bir yana onunla konuşmak ve dinlemek yeterli oluyor.
◊ “Everybody Knows”u (Herkes Biliyor) Oscar Ödüllü İranlı yönetmen Asghar Farhadi yönetti. Yönetmeninizle aranızdaki dil farkı, iletişimi zorlaştırmadı mı?
- Asghar İspanya’ya geldi ve İspanyolca öğrendi. Akıcı konuşmuyor ama birçok şeyi anlıyor.
Senaryoyu da Asghar yazdı. Yönetmen olarak uğraşması gereken birçok iş varken senaryodaki diyaloglara da bir oyuncu gibi çalıştı. Çekeceği sahnelerin diyaloglarını kaydettirip dinledi. Tabii ki kendi dilinde çekmek çok daha rahat...
Ben de 2008 yılında çektiğimiz “Biutiful”dan beri İspanyolca film çekmiyordum. Kendi dilimde çekince ev sahibi gibi oldum, daha rahat hissettim.
ANTARKTiKA’DA 700 METREYE DALDIM
◊ Geçen yıl Antarktika’ya gittiniz değil mi?
- Evet. Greenpeace’in davetlisi olarak gittim. Okyanusta avlanması gereken miktardan fazla uskumru balığı avlanıyor. Bu duruma engel olmak için başlattıkları projenin bir parçası oldum. İyi ki gitmişim.
Aklımı başımdan alan bir deneyim oldu. Ayrıca Greenpeace gönüllülerinin çabaları beni çok etkiledi. Ailelerinden, hayatlarından hatta vücutlarından feda edip ortak kullandığımız dünyamız için uğraşıyorlar.
Ben de projelerinin bir parçası olmaktan gurur duydum. Balık endüstrisindeki büyük firmalar Antarktika Okyanusu’ndan çekilmeye başladı. Çok önemli bir gelişme bu... Bilim insanı değilim ama sağlıklı okyanusların global ısınmayı durduracak ilk adım olduğunu düşünüyorum.
◊ “Aklımı başımdan alan bir deneyimdi” dediniz. Neler yaptınız?
- Çok soğuktu. Kimsenin gitmeye cesaret edemediği yerlere gittik. Denizaltı ile Antarktika Okyanusu’nun 700 metre altına indik.
Aya ayak basan kişi sayısı Antarktika Okyanusu’nun dibine inen kişi sayısından daha fazlaymış. Düşün o kadar az kişi inmiş ve ben de onlardan biri oldum.
Gerçeküstüydü. Anne karnına geri dönmüştüm sanki. James Cameron filminin içine girmişim gibi bir şeydi. Çok fazla renk, çok fazla ilginç balık gördüm. Muazzamdı.
◊ Global ısınma demişken, dünyamızın geleceğini düşününce aklınızdan neler geçiyor? Bu konuda pozitif misiniz?
- Pozitif değilim, aksine oldukça kötümser bakıyorum. Antarktika seyahatimde, yıllardır yeryüzü için savaşan insanlar bana dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi söylediler. Buzlar eriyor. Tabiat hızla değişiyor.
Orada günde 3 kere okyanus suyundan örnek alınıyor ve plastik düzeyini belirlemek için test ediliyor. Her bir test pozitif çıkıyor.
Çok ciddi önlemler alınması şart.
SARHOŞU OYNAMAK iÇiN ALKOL ALMAK ÇOK SAÇMA
◊ Filme döneceğim yeniden. Düğün sahnesini çok beğendim... Kırılma sahnelerinden biriydi bana göre. Mutluluk bir anda hüzne dönüşüyor ve Asghar’ın gizemi işe karışıyor...
- Düğün sahnesini 10 günde çektik. Olayların başladığı sahneydi.
O sahnede başta herkes mutlu ve sarhoş görünüyor. Ben alkol kullanmadığım için bir kadeh bile içmeden çektim. Sarhoş rolü yapmak için çakır keyif ya da sarhoş olmak gerekmiyor. Böyle sahnelerde alkol tüketimini saçma buluyorum.
◊ Alkol demişken, filmde üzüm bağları olan bir şarap üreticisisiniz. Nasıl bir deneyimdi?
- Gerçek bağ sahipleriyle çalıştım film için. Zor işmiş. Her gün gökyüzüne bakıp havayı kokluyorsun. Şarabın romantizmini daha iyi anladım. Üzümlerin ekiminden itibaren şiir gibi bir süreç başlıyor.
◊ Yeni projeleriniz var şimdi sırada... “Bride of Frankenstein” ve “Cortes” geliyor.
- Evet. “Cortes” yavaş ilerliyor. Çünkü Aztek dünyasını yaratmak oldukça karmaşık bir iş. Çok ciddiye alıyoruz ve özenle uğraşıyoruz. Aztekler tarihimizin en önemli parçalarından.
◊ “Cortes”le televizyon dizisi çeken oyuncular arasına siz de girdiniz... Daha önce TV projeniz olmuş muydu?
- Televizyonla başladım zaten. 16-19 yaş arası 3 dizi çektim. Çok uzun bir aradan sonra dönüyorum o platforma.
KULAKLARIM KANIYORDU AMA ÇOK MUTLUYDUM
◊ Heavy metal tutkunu olduğunuz doğru mu?
- Evet. Geçen yaz Metallica, Judas Priest, Scorpions, Accept ve Kiss konserlerine gittim. Iron Maiden ve Pearl Jam’i iki kere izledim. Iron Maiden’la tanıştım. Kuliste çocuk gibi heyecanlıydım. Kulaklarım kanıyordu ama çok mutluydum. Çok seviyorum. Chopin dinlemek bana göre değil. Bu arada Penelope metali hiç sevmez.
◊ Klasik müzik dışında hoşlanmadığınız bir müzik türü var mı?
- Rap.
◊ Rolünüze hazırlanırken metal dinler misiniz?
- Escobar’ı oynarken agresif olmam gereken sahnelerden önce Metallica ile moda girdim. Lars Ulrich ve Nicko McBrain’ın adını
anmadan geçmek istemiyorum. Müthiş bateri
çalıyorlar.
Paylaş