Paylaş
◊ Disney +’ın ilk ve oldukça ses getiren dizisi “The Mandalorian”da yer almanın sizin için anlamı nedir?
- Bilmiyorum, inanamıyorum... Bana sen söyleyebilir misin? Hikaye anlatımı, izleyiciler ve kameranın her iki tarafında çalışan insanlar için gerçekten heyecan verici. Şimdi hikayelerin anlatımı ve erişim şeklimizle yeni topraklara açılıyoruz gibi hissediyorum.
Yazarlar, iki saatlik uzun metrajlı film yazmak yerine birkaç sezonluk karakter yayı oluşturma fırsatı buluyorlar. Ve Disney’in bu kadar akıllı bir şekilde kafasını o yöne döndürdüğünü görmek büyüleyici. Ne yaptıklarını biliyorlar, ne demek istediğimi anlıyor musunuz? Çok etkileyici.
Tamamen farklı bir eğlence sistemi yaratmak için aldıkları riski çok etkileyici buluyorum. Onlar da tamamen yeni toprakları keşfediyorlar ve yeni bir hikaye anlatım modeli oluşturuyorlar.
◊ “Star Wars” kültürü olmayanlar için “The Mandalorian” hakkında neler söylersiniz? Nedir, ne değildir? Ne tür insanlardır dizidekiler, hatta insanlar mı?
- Aslında bir inanç.
◊ İnanç... Biraz daha açar mısınız?
- Dizi, “Star Wars” evrenine ait. “Star Wars”a fazla aşina olmayan insanlar için söylüyorum. “The Mandalorian”ın başlangıç noktası, “Episode 6-Star Wars: Return of The Jedi”dan sonrası ve “Episode 7”den önceki dönem. Savaş sonrası dünya.
ÜZERİMDE 13-14 KİLO AĞIRLIKLA ROL YAPIYORUM
◊ Peki kim bu The Mandalorian?
- Özel bir inanca ve var oluş kurallarına göre yaşayan bir ödül avcısı. Bunun anlamı, kimliğini açığa vurmamak. Saklamak.
“Yıldız Savaşları” ikonik bir hikaye. İyi, kötüye karşı. Başkaları için yaşamak ya da kendin için yaşamak...
Yapımcılarımız Jon Favreau ve Dave Filoni’nin dizide yaptıkları oldukça etkileyici. İyi nedir ya da kötü nedir? Dizide bu iki kavramın ne olduğuna dair çizgiler bulanıklaşıyor ve hem estetik olarak hem de hikayeyi anlatırken ince bir çizgide yürünmeye başlanıyor.
Zırh örten, aşılmaz, her şeyi yenebilen bir adamın savunmasızlığını göstermek için farklı yollar bulunuyor. Bazen kurallar çiğneniyor. Benim bu sürece şahit olmam büyüleyici. Yolcu gibiyim.
“Star Wars” ile evli olan ama yeni bir çığır açan şova işbirliği yapmak için davet edilen ve elinden geleni yapmaya çalışan bir yolcuyum.
◊ Kostümünüz rahat mı, rahatsız mı?
- İyi olan her şeyin bedeli yüksek oluyor, değil mi? Üzerinde 13-14 kilo ekstra ağırlıkla rol yapıyorsun. Her gün 5 kişiyle kostümü giyip çıkarıyordum. İnce detayları olan bir kostümdü ve her şey düzgün olmak zorundaydı. Hareket koçları kostüm içinde nasıl hareket edeceğimi öğretti. Kostümle oturup kalkmak dünyanın en kolay işi gibi gelebilir ama zordu. O yüzden çoğu zaman ayakta dikiliyordum.
TEHLİKELİ SAHNELERDE DUBLÖRLER DEVREYE GİRDİ
◊ Diziyi yaparken konseptin uzayla western türünü birleştireceğinden haberiniz var mıydı? Western filmleri izlemeniz tavsiye edildi mi mesela?
- Jon Favreau ve Dave Filoni özellikle Akira Kurosawa’nın filmleriyle başlamamı, sonra Sergio Leoni’ye geçmemi ve Clint Eastwood’u incelememi istedi.
Maskenin altında fiziksel olarak çoğu zaman sorguladığım şey, “Clint ne yapardı?” oluyordu. Kendimi bu düşüncelerle yakaladım çoğu zaman. Tüm bu ağırlığı üzerimde taşırken kendi rolümü yaratmak ama batı ve samuray filmlerin en önemli simgelerini hatırlamak! Komik bir şey. Çok özel.
◊ Maske takmanın avantajları nelerdi? Zor aksiyon sahnelerinde dublörler devreye girer. Sizde maskeden dolayı yüzlerin eşleşmesi gibi bir sorun da yoktu. Sizin neyi yapacağınız ya da yapmayacağınız çizgisi nasıl oluştu? Dublörler ne zaman devreye girdi?
- Tehlikeli olan her şeyde dublörler devreye girdi. Beni riske atacak her sahneyi dublörlerin yapması istendi. Ayrıca bu, bir takım işi. İnanılmaz yetenekli dublörlerim vardı. Dizinin fiziksel yapısı detay odaklı, üzerinde çalışılması ve modellenmesi gereken sahnelerden oluşuyordu. Ben inşa ediyordum, onlar devam ediyordu. Onlarsız yapamazdım.
TÜM KORKULARIMI MASKENİN ALTINA SAKLIYORUM
◊ Hangi durumlarda ya da sahnelerde aktör olarak daha yaratıcı hissediyorsunuz? Aslında orada olmayan hayali bir varlıkla kavga ederken mi, yoksa “Narcos”taki gibi sahneleri çekerken mi?
- İyi bir soru... Her proje birbirinden farklı. Oyunculuğa her gece seyircinin enerjisini hissettiğim tiyatro ile başladım ve daha sonra tüm bu özel efektlerin olduğu büyük filmleri yaptım. Örnek vermem gerekirse, bir filmimde canavarlarla savaşıyordum ve film çıkana kadar canavarların neye benzediğini bilmiyordum bile. Sadece hayal gücümle oynadığım bir roldü.
Ve sonra “Narcos” geldi. O zamana kadar lokasyon merkezli bir işte çalışmamıştım. Çekim yaptığımız tüm lokasyonlar gerçekti. Tüm diziyi Kolombiya’da çektik. Stüdyo çalışması yoktu, “Narcos”ta tek bir sahne yeşil odadan değildi.
Ve şimdi “The Mandalorian” her iki dünyanın çılgın kombinasyonu. Kullandığımız teknolojiyi, sanat departmanının neler yaptığını, görsel efektlerde neler kullanıldığını ve dizide yakaladıkları müthiş görüntüleri yaratmak için neler yaptıklarını size anlatamam.
O kadar yetenekli eller çalışıyor ki, böyle bir şeyi daha önce görmedim. Daha önce hiç böyle bir sette bulunmadım. Bu sette olduğuma inanamıyorum bile. Şeker dükkanındaki çocuk gibi hissediyorum.
Şükürler olsun ki tüm korkularımı maskenin altına saklama şansım var. Gerçekten çocukken ilk kez Disneyland’e gitmek gibi bir deneyim bu işte yer almak.
Fakat yine de fiziksel olarak kırılma noktasında olduğum, çok yorulduğum anlar oldu.
O anlarda kendimi motive edip bu psikolojiden kurtulmaya uğraştım.
Bu işi tek başıma yapmadığımı hatırlattım kendime.
Soruna dönersem her iş farklı bir deneyim. Her işin tadı farklı.
ÇOCUKLUĞUM “STAR WARS” ETRAFINDA ŞEKİLLENDİ
◊ “Star Wars”un sizin için anlamı ne?
- 1975 doğumluyum. Tüm çocukluğum ve gençliğim “Star Wars” ve Spielberg filmleri etrafında şekillendi...
BİR HİT’TEN DİĞER HİT’E KOŞAR GİBİ HİSSEDİYORUM
◊ “Game of Thrones”ta da rol aldınız...
- Evet.
◊ Böylesine büyük projelerde yer almak nasıl hissettiriyor?
- Bir hit’ten diğer hit’e koşar gibi hissediyorum. (Gülüyor)
“Game of Thrones” televizyonda hikaye anlatımının daha fazla karakter güdümlü hale gelmesine kapı açtı. Televizyonda kaliteyi çok farklı bir seviyeye çıkardı.
Şimdi “Star Wars” daha önce yapılanlardan ipucu alarak bu efsaneyi televizyona taşıyor. Aynı “Game of Thrones”taki gibi tahmin edilemez orijinallik içerisinde fikirlerin, yaratıcılığın tamamen bizden uzak olduğu bir dünyada rolümüzü yapıyoruz.
Paylaş