Paylaş
◊ Efsane dizi “House” ile başlayalım sohbetimize. “House”dan sonra “Veep” geldi. Tabii “The Night Manager” ve diğer işleriniz de var ama “House”un yeri ve etkisi başka...
- “House”u hep büyük bir gurur ve sevgiyle hatırlayacağım. Çünkü şimdiye kadar üstlendiğim en heyecan verici mücadeleydi. Bu arada şimdi olsaydı yapamayacağım gerçeğini de biliyorum. Çünkü o proje için gerekli enerji ve kuvvete şimdi sahip değilim.
“House” öylesine yoğun bir işti ki, bittikten sonra oyunculuğa ara verdim ve müziğe geçtim. Tamamen farklı bir dünyaya geçip bir müzik grubuyla müzik yapmaya başladım. Hayata yeni başlayan bir çocuk gibi. Daha önce hiç bilmediğim bir alanda yetenekli müzisyenlerle dolu farklı bir dünyaya geçtim. Muhtemelen bu geçiş, hayatımda verdiğim en doğru karardı.
Ondan sonra kendimi “Veep”i ve diğer işleri yaparken buldum ki o işlerin bir parçası olmak da harikaydı. Ama benim üzerimde hiçbirinin etkisi “House” kadar yoğun olmadı. “House” çok fazla önem verdiğim bir işti. Her detayına takıntılıydım. Sette de set dışında da insanları deli ederdim. “House” bittiğinden beri biraz daha aklı başında bir insan oldum. İyi mi, kötü mü bilmiyorum. Sonuçta işle ilgili akıl sağlığı hedefim değildi. Ama her şeyi bir kenara bırakıp sadece o işe takıntılı olmak ağır bir yüktü...
◊ Diziniz “House” Türkiye’de “Hekimoğlu” adıyla uyarlandı. Bir mesajınız var mı?
- Var! Hekimoğlu benim gibi kendini çok kaptırmasın. Kendini ve etrafındakileri deli etmesin. Tüm ekibe ve Türk izleyicilere selamlar...
◊ Önce “Veep”, şimdi de yeni diziniz “Avenue 5”... Komedi, daha çok eğlendiğiniz bir alan mı?
- Sanırım öyle. Aslında sadece komedide değil, yaptığım tüm işlerden artık daha fazla keyif alıyorum ama içimde daha az hissediyorum. Yeni bir oyuncakla oynamak gibi, bir şeyleri keşfediyorum. Yapabildiğimin en iyisini yapıyorum ama hayatımın merkezi ya da ölüm kalım meselesi yapmıyorum işlerimi artık. “House”a ölüm kalım meselesi gibi muamele ediyordum. En başından itibaren öyleydi. Şimdi yeni şeyleri keşfetmekten keyif almayı öğrendim.
◊ Yüzlerce kez sorulmuştur ama bir de ben sormak istiyorum; yarın David Shore arayıp “House’un sinema filmini yapıyoruz” derse, tepkiniz ne olur?
- Oh Tanrım! Müthiş olur... Tabii ki cazip gelir. Ama David’i iyi tanıdığım ve yakın arkadaşım olarak nitelendirdiğim için bunu yapmayacağını biliyorum.
◊ Neden?
- Çünkü o bir işi yapmak için yapmaz. Yapması için zihninde kesinlikle merak uyandıracak, inandığı bir sebep olması lazım. Ne zaman elinde inandığı kesin veriler olur, yapmak istemesine sebep olacak yaratıcılık zihninde belirir, o zaman yapar.
◊ Yer alır mısınız peki?
- Olacağını düşünmüyorum ama olursa, çok iyi olacağını bildiğim için kaçırmak istemem.
UZAYI KEŞFETME HAYALİM YOK DÜNYA YETERİNCE İLGİNÇ
◊ Bilimkurgu-komedi türündeki yeni diziniz “Avenue 5”, 19 Ocak’ta HBO’da başlıyor. Dizide zengin müşterilerine hizmet veren turistik uzay gemisinde işler planlandığı gibi gitmiyor ve insanlar uzay gemisinde mahsur kalıyor... Uzay gemisiyle (cruise) tatile gitmek, uzayı keşfetmek fikri şu anda gerçek olsa, tercih eder misiniz?
- Hayır! Uzayı keşfetmek gibi bir hayalim yok. Dünya yeterince ilginç. İşin aslı, genelde bilimkurgu ya da fantastik filmler izlemem. Eğer hikayeyi anlatmak için ejderhalara, canavarlara gerek duyuluyorsa, benim izlememe gerek yok diye düşünürüm. Çünkü bana ilginç gelen tek varlık insan. Fakat...
Sanırım birkaç yıl önceydi. Mars’a seyahat etmeyi isteyen gönüllüler aranıyordu. Bir nevi kobay. Mars’ı ziyaret eden ilk insanlar olacaklardı. Lakin geri dönme garantisi yok. Bu konuyu karımla tartışmıştım. İtiraf etmeliyim, cazip bir macera gibi gelmişti.
◊ Geri dönememe riskine rağmen mi!
- Evet! Geri dönemeyeyim, çok mu korkutucu? Birçok şeye geri dönemiyoruz zaten. Sabah yaptığım kahvaltı mesela. Yaptım ve bitti. Bir daha bu sabaha geri dönüp o kahvaltıyı asla yapamayacağım, değil mi? Geri dönemeyeceğimiz ne çok şey var... Genel olarak geri dönülemeyen şeyleri düşününce, Mars’a gidip geri dönememeyi tercih ederim.
◊ Peki denizde giden cruise gemileri ile seyahat ettiniz mi?
- Çocukken gemi seyahatine çıkmıştım. Okul gezisiyle Yunanistan’a gitmiştik. Agamemnon ve Parthenon’un mezarlarını görmek için. 3 ay sürmüştü. Bana 3 ay gibi gelmişti yani. Aslında 36 saatti galiba. (Gülüyor) Çocuk olmak işte...
SETTE PATRONUMUZ YÖNETMEN
◊ Dizideki patronunuz Josh Gad ile devam edelim. Ne kadar fena bir patron...
- Evet.
◊ Josh Gad dışında şimdiye kadar çalıştığınız en ilginç patronları hatırlıyor musunuz?
- İsim vereceğimi mi zannediyorsun? (Gülüyor) Aktörlerin aktör olmak istemelerinin bir sebebi de kendilerini kurumsal yapının bir parçası olarak görememeleri... Gerçi bir TV şovuna başladığınızda da hiyerarşi olduğuna dair bir his bir şekilde hissettiriliyor.
◊ Nasıl yani?
- “Şu oyuncunun fikirleri benimkinden daha önemli, çünkü benden uzun zamandır bu işi yapıyor” gibi...
◊ Peki sizin işinizin patronlarıyla yaşadığınız deneyimler?
- Sette patronumuz yönetmen. Ama hiçbir yönetmenin gelip “Ben patronum, ben ne dersem öyle yapacaksın” dediğini duymadım.
THE NIGHT MANAGER’IN İKİNCİ SEZONUNU YAPMAYI İSTİYORUM
◊ Televizyon ekranlarından milyonlarca eve misafir oluyorsunuz...
- Bunu düşünmemeye çalışıyorum ama evet. Doğru...
◊ Sizin ekranda izlemeyi sevdiğiniz şovlar hangileri? Ya da genel olarak neyi izlemekten zevk alırsınız?
- Spor... Sınırsız derecede spor... Ama geçen Noel tatilinde birçok diziyi ve filmi peş peşe izledim. Çünkü etrafımdaki herkes film ve dizi konuşuyordu ve benim hiçbir fikrim yoktu. İzleyip ben de onların muhabbetinin bir parçası olmak istedim.
◊ İzledikleriniz arasında en çok beğendiğiniz dizi hangisi oldu?
- “Succession”. Çok iyi iş. Harika anlatılmış, harika yapılmış...
◊ “The Night Manager”ın ikinci sezonunu yapacağınıza dair söylentiler var, doğru mu?
- Evet, bu konu üzerine bir süre konuşuldu. Anladığım kadarıyla temkinli davranıyorlar ve doğru bir şekilde yapmak istiyorlar. “İlk sezon süperdi, hadi 6 bölüm daha yapalım!” Bu işler bu kadar kolay değil. Bildiğim kadarıyla üzerinde hâlâ çalışılıyor. Bilmediğim şey ise ne zaman yapılacağı. Tom Hiddleston da yapmayı çok istiyor, keza ben de öyle. Ama dediğim gibi üzerinde dikkatle çalışıyorlar ve bir aktör olarak neden temkinli davrandıklarını ve doğru adım atmak istediklerini anlayabiliyorum.
SAHNEDE ŞARKI SÖYLERKEN DEHŞETE KAPILIYORDUM
◊ “House”dan sonra müziğe geçtiniz, müzik grubunuzla turneye çıktınız. Sahnede canlı şarkı söylediniz. Biraz anlatır mısınız o dönemi? “Hayata yeni başlayan küçük bir çocuk gibi” hissettiğinizi söylediniz az önce...
- Evet, öyleydi. Sahnede şarkı söylerken dehşete kapılıyordum. Hâlâ da korkuyorum sahneye çıkmaktan. Sorun şu ki öğrendikçe daha çok korkuyorsun. Ya da bende öyle oldu. Ne kadar çok bilirsen o kadar çok yanlış yapmaktan korkuyorsun. Ama başlarken, hiçbir şey bilmeyen bir müzisyenken, cahil cesaretiyle sahneye çıkıp bu işin ne kadar zor olduğunu ya da yapacağım yanlışları düşünmüyordum. Diğer taraftan da öğrendikçe daha iyi oluyorsun sahnede... Turnemizin sonuna doğru ortaya koyduğumuz şovla gurur duyuyordum. İzlemeye gelen bir müziksever olsam kesinlikle beğenir ve tatmin olmuş bir şekilde ayrılırdım konserden...
◊ Grup hâlâ duruyor mu?
- Umarım... Problem şu ki şimdi onları maddi olarak tatmin edecek kadar müzik yapmıyorum. Dolayısıyla farklı insanlarla çalışmak zorundalar. Müthiş ve çok talep gören müzisyenler. Umarım müzik, yapmaya devam edebileceğim bir şey olarak hayatımda kalır ve umarım onlarla yeniden çalışma imkanım olur. Harika zaman geçirmiştik...
Paylaş