Paylaş
(Emekçi) Kadınlar Günü’nün, yıl be yıl, gözümün önünde şirazesinin kaymasına katlanamıyorum. Kadınları indirimli ağdayla kandırmalarına isyan ediyorum. Ve merak ediyorum, 1 Mayıs’ta da bunu yapacak mısınız? İnsanlara emeğin, eşitliğin, paradan ve tüketmekten önemli şeylerin ne olduğunu unutturmadan vazgeçmeyecek misiniz? Her şeyi bozduğunuzdan, anlamsızlaştırdığınızdan emin olmadan durmayacak mısınız?
Yarı fiyatına satılan selülit kremleriyle, masaj hediyeli kahvaltılarla, pırlanta yüzüklerle uyuşan kadınlar, iş yerinde neden erkeklerle aynı parayı alamadıklarını, neden en üst pozisyonlara tırmanamadıklarını, neden bir tercih söz konusu olduğunda daha vasıflı olsalar bile onun hep erkeklerden yana kullanıldığını, neden evlerinde ağır işçiler gibi çalıştıkları halde küçümsendiklerini, dövüldüklerini, küçük hayatlara dar ufuklara hapsedildiklerini, sokakta rahat rahat yürümeyi bile beceremeyeceklerini umursamayacaklar mı?
Avının peşindeki fareler gibi, üfleye üfleye mi unutturacaksınız bize kim olduğumuzu, aslında neyin peşinde koştuğumuzu? Her anlamlı günü kutladığımızı kasa fişiyle ispat etmek zorunda mıyız? Barbie bebekler bile meslek sahibi oldu, işe bakın ki biz Barbie bebekler kadar olamadık!
İlle de kutlayacağım diyenlere...
Kadınlar Günü’nü gerçekten kutlamak isteyenler için alternatifler yok değil. Ulaşabildiklerimi bir araya toplamaya çalıştım. Eminim daha fazlası vardır, umarım kendinize uygun bir tane bulursunuz. Bütün kadınların Kadınlar Günü kutlu olsun.
* Samsunlu Düşevi Oyuncuları tiyatro topluluğu, 5 yıldır “3. Sayfadan Kadın Hikayeleri” adlı oyunu sahneliyor. Adı üzerinde, kadına uygulanan şiddet üzerine bir oyun. Gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan olaylardan ortaya çıkmış. Bu yıl İstanbul’da, Sarıyer Halk Eğitim Merkezi’nde sahneleyecekler. Yarın 15.00 ve 18.00’de izleyebilirsiniz. 8 Mart’ta Bursa’da, 9 Mart’ta Gebze’de, 10 Mart’ta Tokat’ta olacaklar.
* 8. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 12 Mart’ta başlıyor. 18 Nisan’a kadar, 20 ülkeden 53 film, panel ve söyleşiler ile İstanbul, Kars, Sinop’ta dolaşacaklar. İstanbul’da, Fransız Kültür Merkezi, Goethe Enstitüsü, İstanbul Modern salonlarında, 10-11 Nisan’da Kars, 17-18 Nisan’da Sinop’ta olacaklar.
* İstanbul Şehir Tiyatroları’nın yeni oyunu Bakhalar, Yunan tiyatrosunun devlerinden Euripides tarafından M.Ö. 5. yüzyılda yazıldı. İsmini; coşku, şarap, eğlence tanrısı Dionisos’a tapan Baküsçü rahibelerden alıyor. Dedektif öyküsü gibi dinamik, Elizabeth dönemi piyesi gibi kanlı. İzleyiciyi düşünme ve tartışmaya davet eden bir eser. Üstelik sıkı bir oyuncu kadrosu var: Jülide Kural, Şebnem Köstem, Aslı İçözü, Meriç Benlioğlu, Özge Borak Şakrak, Nergis Çorakçı’dan oluşuyor. 8 Mart’ta, 20:30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde galası yapılacak.
* CHP İstanbul Kadın Örgütü, yine 8 Mart’ta, Selda Bağcan ve Sabahat Akkiraz’ın emek ve özgürlük türkülerinden oluşan bir konser düzenliyor. Bu konser de Maslak TİM Gösteri Merkezi’nde, saat 18.30’da.
* Bir de konser var; İstanbul Kültün ve Sanat Vakfı’nın Salon’unda. “Taş plak sesli” Sema, kadınlara adanmış şarkıları söyleyecek pazartesi akşamı. Saat 21.00’de başlayacak konserde, “İstanbul’da bir Aşk” adlı performansını sahneleyecek. www.saloniksv.com
* “Kadın Başına Bir Festival: Aile Ağacı Projesi”. Tek günlük bir şey değil, 2011’in 8 Mart’ına kadar sürecek. İlk etkinlik yarın Garajistanbul’da. Gazeteci Ayşegül Oğuz yönetiminde farklı sınıftan, yaştan ve semtten 150 kadına hangi şarkıları sevdikleri sorulmuş. İşte yarın, o şarkılar çalınacak. 8 Mart saat 17.00’de yine Garajistanbul’da Manifesto Koşusu yapılacak. Herkes katılabilir, üstelik koşmanız gerekmiyor. Sadece bir manifesto gönderiyorsunuz. Yazmakta sıkıntı çekiyorsanız, sevdiğiniz bir şiiri, bir şarkının nakaratını, romandan bir alıntıyı gönderebilirsiniz. Fotoğraf ve görüntüleri de kabul ediyorlar. Sizin gönderdiğiniz de dahil tüm manifestolar sahnede okunacak. Amaç, çok sesliliği yakalayabilmek. Manifestonuzu kadinbasina@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
Aramızda dolaşan seri katilleri fişlesek!
Ne iş yaptığını, kaç yaşında olduğunu, nerede yaşadığını, okuduğu okulları, arabasının markasını, en sevdiği yemeği biliyorsunuz ama size rastlamadan evvel kaç cinayet işlediğini, kaç kişiyi sakat bıraktığını bilmiyorsunuz.
Buna rağmen kapıyı açıyor, içeri seve seve buyur ediyorsunuz. Evinizin, hayatınızın her yerine rahat rahat girip çıkıyor.
Her şeyi teyit edebilirsiniz ama bunu hayır. Her yeni ilişkide sicili, sabıka kaydı temizleniyor çünkü. İnsanın cinayetleri belki sadece kendini kovalıyor, iki kişiden başka kimse bilmiyor. Üstelik yakalansa bile cezası yok. Suç üstü yakalasanız da elini kolunu sallaya sallaya gidebilir. Kendisini havale edeceğiniz tek yer ilahi adaletin kapıları olabilir, o da inanıyorsanız tabii.
Şimdi ben diyorum ki, bu seri katilleri fişlesek! Yaptıkları yanlarına kalmasın diye bir veri bankası oluştursak. Fantezi tabii...
Ama düşünsenize, gerçekten bir veri bankası olsa, herkes kendi katilini oraya ihbar etse. Bu katillere kapayı açmadan evvel biz de bir girip baksak. Sabıka kaydını araştırsak.
Bugüne kadar kaç kadın, kaç erkek öldürmüş, yaralamış, sakat bırakmış. Taammüden mi yapmış, kazayla mı? Cinayet aleti neymiş? Kurbanlarını nasıl seçmiş?
Aman tamam biliyorum, gönül ferman dinlemiyor, insanın eceli geldiyse ölümden kaçılmıyor.
Ama rica ederim itiraf ediniz; yeni biriyle tanışınca onu google’lamıyor musunuz? Muhtelif sözlüklerden ismini araştırmıyor, facebook’ta izini aramıyor musunuz? Niye yapıyorsunuz? Hobilerini öğrenmek için mi? Hadi canım, siz de!
Basbayağı sicilini araştırıyorsunuz işte. Eski fotoğraflara bakıyor, geçmişini kazmaya uğraşıyorsunuz.
Benim teklifim de bundan farklı değil. Diğer adreslerde aradığımız şeye, şak diye ulaşacağız üstelik.
Kabul edin, iyi fikir, iyi...
Paylaş