Bir iki haftadır Twitter’da alışverişle ilgili girilen mesajları takip ediyorum. Belki küçük alışveriş kuşlarından faydalı veya yeni bir şeyler öğrenirim diye. Fakat işe yarar bir şey bulmak neredeyse imkansız. Ya da ben Twitter’ı çok yanlış anladım.
Çoğunluk Facebook’taki “Şu anda ne yapıyorsun” bölümü yerine kullanıyor Twitter’ı. Alışverişteyim, alışveriş yapmayı özledim, alışveriş yapmam lazım, alışveriş her şeyin ilacı, bugün alışveriş günüm? Yüksek perdeden şöyle demek istiyorum: Bana ne?? Veya, bize ne?
Bu Twitter, mikro blogging sitesi değil miydi? Yani bir tür haberleşme ağı? Ben hiç tanımadığım birinin (Monica Belluci veya Johnny Depp olmadığına göre) gün içinde ne yaptığını niye merak edeyim, niye takip edeyim? Bu iş tanıdıklar arasında dönecekse de, 3-5 arkadaşınıza toplu SMS atın olsun bitsin. Ona da ne gerek varsa?
Bilgi alabileceğiniz bir iki mesaj çıkıyor arada ama onlar da kurumsal kullanıcı. Yani çalıştığı yeri, sahibi olduğu siteyi tanıtıyor. Sivil bilgi yok gibi bir şey. Gerçi dünyada da durum böyle; içeriğin yüzde 40’ı anlamsız laf kalabalığı. Yine de bir iki ilginç mesaja rastladım. Meshopaholic diye biri var mesela. Kendisi online alışverişe karşı savaş açmış. Bir şey alacaksan elinle dokunup gözünle göreceksin, diyor. En azından bir bakış açısı var. Yalnız bu konuda biraz gergin sanırım; iki gün önce yarım saat içinde, aynı şeyi söyleyen 10 mesaj geçti. Noktavirgül şöyle demiş: “Bauhaus’a bir kadının tek başına alışveriş yapmaya gitmesi ya tavan yapmış özgüvenin ya da yalnızlığın işaretidir. İkincisi kuvvetle muhtemel.” Hani madem “kadınsı” bir şeyler arıyoruz, Bauhaus’da çiçek böcek, masa örtüsü, perde, temizlik malzemesi filan da satılır. Ayrıca eline çekiç-çivi almanın özgüvenle ne ilgisi var? Buradan hareketle tüm erkekler özgüven patlaması mı yaşıyor? Bir de şunu sormak isterim, evdeki erkek musluk tamircisi-badana boyacı-elektrik tesisatçı karışımı bir şey midir ki, kadın ancak evde erkek olmayınca İngiliz anahtarı almaya gitsin?
Bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olduğunu anladığım A.Ö.E (tam adını yazmadım belki işyeriyle başı derde girer) de şöyle bir mesaj geçmiş: “Bana bakın arkadaşlar, bir alışveriş merkezine ana kapıdan girerken, önceden metal eşyalarınızı bankoya bırakmak için hazır edin. Dellendirmeyin beni! Ayrıca şemsiyeyle tarayıcı kapıdan geçmeyin, sadece kemeriniz ötünce panik yapmayın, arabayla girerken ‘arabada bomba var eki eki’ şeklinde espri yapmayın. Her gün 1000 kişi aynı espriyi yapıyor. X-ray cihazından çocukları ve gebeleri uzak tutun radyasyon var, kapıda yok kardeşim! AVM’nin önüne arabayı çekip ‘5 dakika sonra çıkıcam, arkadaş gelicek’ demeyin, o kukaları boşuna mı koyuyorlar oraya? Eminim Facebook’ta ‘5 dakika bekleyip çıkış yapıcam’ diyen 5 milyon alışveriş merkezi ziyaretçisi bulabilirim. Bir de girişte güvenliğe artistlik yapıp, başınıza bir şey gelince güvenlik diye bağırmayın?” Kendisiyle AVM güvenliğinde çalışmanın sıkıntıları ile ilgili bir röportaj yapmak isterdim doğrusu. Ama benim de kendisine söyleyecek bir iki lafım olurdu.