Paylaş
“Sam Fiorella kariyer sahibi bir çalışandı. Yeni iş görüşmesinde her şey yolunda giderken karşılaştığı ‘Klout puanın kaç?’ sorusuna yanıt veremeyince işi kaçırdı. Fiorella’nın Klout puanı 34 çıktı” diyordu haber.
An itibariyle ekrana boş gözlerle bakmaktaydım, zira Klout denen şeyin ne menem bir şey olduğunu bilmemekteydim. Fakat sıkı bir orta sınıf ahlakıyla yetiştirildiğimden, sınıfıma ait bilinçle derhal paniğe kapıldım; ne olmadığını bilmediğim bu şeyi “Bana sorsalar ne cevap vereceğim, ayıp olacak” diye.
Neticede Klout’un bir puanlama sistemi olduğu ortaya çıktı. Sosyal medyadaki etkinliğinizi ölçüyor, 1’den 100’e kadar puanlıyor. Adam yerine konmak için 40’ın üzerine çıkmak şart 100 puan almayı başaran tek kişiyse, Kanada’nın Celine Dion’dan sonra başımıza sardığı tahammül fersa müzikal kişi Justin Bieber. Sadece Twitter’da 22 milyona yakın takipçisi var ki, kendilerine acil şifalar diliyorum.
Klout’un bilimadamlarından ve mühendislerden oluşan ekibi, hesaplamada hataya yer olmadığını söylüyor. Twitter, Facebook, Google + gibi sosyal ağlardaki durumunuza bakıyorlar. Kaç kişiyi takip ediyorsunuz, kaç kişi sizi takip ediyor, yazdıklarınız ne kadar paylaşılıyor, kaç kere yeniden tweetleniyor, kaç kişi sizden bahsediyor, siz ne sıklıkla bu ağlara girip etkinlik gösteriyorsunuz filan falan...
YOKSA BEN BİR HİÇ MİYİM
Siteye ilk kez geçen çarşamba girdim, adımı yazdım, yüreğim pır pır puanlamayı bekledim. Birkaç saniye içinde ekrandaki resmimin yanında kocaman bir 10 puan belirdi.
Rezalet, sosyal medyada bir hiçim resmen!
Ama onlar bana benden daha zarif davranarak, ‘gözlemci’ demeyi tercih ettiler. Röntgenci de diyebiliriz ki, yanlış olmaz. Yani fazla bir şey paylaşmıyorsunuz, daha çok insanların ne yaptığını izliyor, olup biteni takip ediyorsunuz.
Klout’un notu kıt ama insana hızla yükselme şansı tanıyor neyse ki. Tam bir Amerikan rüyası. Ertesi gün girip baktığımda puanım birden bire 40’a yükselmişti. Samimiyetle söylüyorum, öyle sıradışı bir çaba filan göstermedim. Artık bir ‘networker’dım. Tercümesi;
doğru insanlarla bağlantı kurmayı, takipçilerimle paylaşmak için neyin önemli olduğunu biliyormuşum. İnsanlara ilham verdiğimi de söylemişler, mahçup oldum. Klout’a sorarsanız benden ilham alan 393 kişi var ki, kendilerine kargayı kılavuz edinenlerin başına ne geldiğini hatırlatmak isterim.
Kısmetse önümüzdeki haftaya ‘kanaat önderi’ olarak başlamak istiyorum. Şu anda o pozisyonda Hürriyet Gazetesi bulunuyor. Bunun için 70 puanın üzerine çıkmam lazım. Artık ondan sonra ben diyeyim ‘şöhret’, siz deyin ‘küratör’ imkanlar el verdiği sürece yükselmeye çabalayacağım. Anladım ki tweet atmayana su bile yok.
TWEET AT YA DA ÖL
Bu hafta medyada bir tartışma vardı: ‘Tweet atarak para kazanmak doğru mu’ diye. Evet, böyle bir şey var. Firmalar Twitter’da takipçisi fazla olanlarla anlaşma yapıyor, kendileri hakkında tweet atmalarını istiyor. Yani kendinizi gazete, televizyon kanalı ya da radyo istasyonu gibi kullanıp ilan veren toplayabiliyorsunuz. Reklam tweet’ini ayırt etmek hiç zor değil. Takip etmeye başladığınız birisi, birden bire belirli bir markanın ürünlerinin ne kadar iyi olduğundan bahsetmeye başladıysa, yüksek ihtimalle bunun karşılığında para alıyor olabilir. Klout puanı burada da işe yarıyor. Şirketler puanı yüksek olanlara kanca takıyor, oteller en iyi odalarını onlara veriyor ki, kötü bir şey yazarlarsa anında binlerce kişiye ulaşmasın. ABD’de 2 bin 500’den fazla şirket Klout verilerinden faydalanıyor. Daha üç gün önce Cathay Pacific Havayolları, Klout puanı 40 ve üzeri olanlara San Francisco havaalanındaki lounge’unu kullanma hakkı vereceğini açıkladı. Bu normalde birinci sınıf yolculara tanınan bir hak. Bu arada bu işi yapan tek şirket Klout değil. PeerIndex ve Twitter Grader faaliyet gösteren diğer popüler adresler.
Paylaş