2006-2007 Kış Sezonu Yüzde 50 İndirim Bayramı’nı idrak etmekle meşgulüm bir haftadır.
Harcadığım paraları ve bütçedeki deliğin çapını hesaplayarak alışveriş merkezinden çıkıyor, çıkar çıkmaz dönmek istiyorum. Gözüm sürekli arkada kalıyor. Kanım kaynadı, tüm mağazalara evim demek istiyorum.
Hükümet şimdi bu bayrama bir sınırlama getirmek istiyor ki, yerinde bir karar. Bayram dediğin her yıl aynı tarihte kutlanır, geleceğini önceden bilir, yaklaştıkça heyecanlanırsın değil mi?
Oysa son yıllarda bizdeki durum bambaşka. Alışverişin seyrine göre karar veriliyor indirimlere. Kimi yılbaşı yoğunluğundan faydalanmak için aralık ortasında indirime giriyor, kimi ocak başını bekliyor. Yaz sezonunda da tarihler belirsiz.
Satın aldığınız şeyin ertesi günü indirime girdiğini görmek son derece sinir bozucu oluyor. Başlangıç tarihini bilsek, kek gibi gidip indirime 12 saat kala alışveriş yapmayız değil mi?
Avrupa ülkelerinde ve ABD’de de indirim tarihleri bellidir ve değişmez. Bu son derece stabil durum sayesinde bu ülkelere alışveriş için giden turistler olur. Bu işten para kazanan tur şirketleri vardır.
Son yıllarda İstanbul’u bir alışveriş merkezi yapma girişimleri var. İndirim tarihlerini sabitlemek bu hedefte de fayda sağlayacaktır.
İndirim tarihlerini sabitlemek ve bir düzene sokmakla ilgili ilk atak AKP İstanbul milletvekili Gülseren Topuz’dan geldi. Geçen eylülde TBMM Başkanlığı’na bir yasa teklifi sundu Topuz. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yapılacak bir değişiklik yeterli olacak.
Yasa teklifinde kış için 1 Şubat-31 Mart, yaz içinse 1 Temmuz-31 Ağustos tarihleri uygun görülmüş. Mevsim değişmeleri, ticari faaliyetin tasfiyesi, işyeri değişikliği ya da benzer nedenlerle indirim miktarı veya oranıyla yapılan satışlar yeniden tanımlanacak.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun da daha birkaç gün önce yılda sadece iki kez indirim yapılmasına müsaade edeceklerini açıkladı. Gülseren Topuz’un teklifi, 2-3 hafta içinde yasalaşacak. Böylece mevsim sonu indirimleri dışında kapanma, nakliye veya tasfiye nedeniyle indirim yapmak isteyenler bağlı oldukları odaya müracaat edip ancak belirlenen sürede indirim yapabilecek. Maliyetin altında zararına satış yapılmasına izin verilmeyecek.
Bu "zararına satış" lafı da bir pazarlama icadı bana göre. "Sudan ucuz satıyorum" demenin bir yolu. Yoksa bu kadar çok esnaf zararına satış yapıyor olamaz. Çarşıya bir çıkın, vitrinine kocaman "zararına satışlar" ibaresi koymuş mağaza sayısı az değil.
Bu habere en çok bizim mahalledeki halıcı üzülmüştür. 10 yıldır dükkanın önünden geçerim, her yıl mutlaka "tasfiye nedeniyle zararına satış" yapar. Elindeki stokları erittikten sonra aynı mağazada, aynı işi yapmaya devam eder. İlahi halıcı...