Paylaş
Ethem Sarısülük Çorum’un Sungurlu İlçesi Beydilli Köyü, Ali İsmail Korkmaz Antakya Ekinci Beldesi, Abdullah Cömert Hatay Armutlu, Mehmet Ayvalıtaş İstanbul Çekmeköy, Ahmet Atakan Antakya Pınarbaşı, Hasan Ferit Gedik İstanbul Gazi, Medeni Yıldırım Diyarbakır Yeniköy, Berkin Elvan İstanbul Feriköy mezarlıklarında yatıyor. Gezi’nin yitip giden sekiz canı... Milyonlarca insanın boğazında düğüm olup kalan, beynine dağlanan sekiz genç... Hiçbiri 30’una varmamış, biri daha çocuk o sekiz bedene mezarlar kazıldığından beri, Türkiye aynı Türkiye değil.
Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı meslek odaları, bundan yaklaşık 6 ay önce açık bir çağrı yaptı, yitirilen canlara anıt mezarlar yapılacaktı. Farklı üniversitelerden hocalar, bağımsız sanatçılar çağrıya yanıt verdi.
3 Haziran, Antakya’da alnının ortasından gaz fişeğiyle vurulan Abdullah Cömert’in ölüm yıldönümüydü. TMMOB tarafından yaptırılan anıt mezarların ilki Abdullah’ınki... Önümüzdeki ay Ali İsmail’in, 10 gün sonra Mehmet Ayvalıtaş’ın anıtları yükselecek kabirlerinin üzerinde. Birbirlerini hiç tanımayan, farklı şehirlerde, farklı mezarlıklarda yatan sekiz genç, aynı uğurda öldü, şimdi hepsinin başında aynı taş olacak.
Anıt mezarların nasıl olacağına, uzun toplantılar sonunda karar verildi. Prensipler belirlendi:
* Yapılacak anıt mezarlar temiz, sağlam birer yapı olmalıydı.
* Gençlerin aynı yolda verdiği mücadele, ortak bir simgeyle anılmalıydı.
* Hiçbir sembol, figür ya da metin kaybın gerçekliğini karşılayamayacağından kabirler sade olmalıydı.
* Ama diğer mezarlardan da ayrılmalıydı.
Pek çok yetenekli sanatçı birbiriyle tanıştı, ölenlerin hikayesini tekrar tekrar okudu, etrafına okuttu. Toplantılarda, kimse kendi tasarımını öne çıkarmıyor; tasarımlar eleştiriler, eklemeler ve çıkarmalarla şekilleniyor, ortak bir ürüne evriliyordu. Son halini alana kadar parklara, meydanlara yerleştirilebilecek kadar güzel anıtlar çıktı ortaya. Ve nihayet hazırdı:
Hepsinin başucunda, kararlılıkları kadar sert, gerçek bir kaya yükselecekti. Üstelik o kaya, memleketinin, doğduğu ve gömüldüğü yerin kayası olacaktı. Ancak Hatay’da jeolojik yapıdan dolayı böyle bir kaya bulunamadı. O yüzden Abdullah Cömert’in başucunda yükselen kaya kadar sert ve kaya görünümü verilmiş bir bazalt taş oldu.
Kayanın oturduğu bembeyez mezar yatağının üzerine yiten her can için birer delik oyuldu. Bir yandan kuşlar buradan su içecekti, bir yandan da Berkin’in mezarına atılan bilyeleri sembolize edecekti. Tek parçadan oluşan yatağın bir tarafı toprak, bir tarafı taştı. Bu dünya ve öbür dünya, kalıcı olan ve geçici olan, yaşayan ve durağan...
Yatağın alt kenarına “Gezi’nin Güzel Çocuklarına...” yazıldı. Ayrıca her ailenin kendi kaleme aldığı metinler konulacak.
Hasan Ferit Gedik, Medeni Yıldırım ve Ahmet Atakan’ın mezarlarını aileleri yaptırmıştı. O yüzden, diğerleriyle birlik oluştursun diye çevrelerinde bir düzenleme yapılacak. Ali İsmail Korkmaz’ın kabri ise ailesinin izniyle yeniden yapılıyor.
Bir şehir mezarlığına değil, köyüne gömülen Ethem Sarısülük’ün kabrini ailesi yapmak istedi. Projeye göre Ethem’in mezarında ayrıca bir de duvar yükselecek ve o duvarda ‘Gezi’nin güzel çocukları’ için kaleme alınan bir mektup ile şiir bulunacaktı. Grafikerler tarafından özel bir yazı karakteri tasarlanacak, sadece o duvarda kullanılacak ve bir daha başka hiç bir metin, o yazı karakteriyle kaleme alınmayacaktı. Sarısülük Ailesi projeye sadık kalacak bir kabir yapacak ama o duvar olacak mı daha belli değil.
SANATÇILARDAN AİLELERE MEKTUP
Sevgili Annelerimiz, Ailelerimiz,
Size Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı odaların yürütücülüğünde; sanatçılarımızın katkılarıyla Gezi direnişi sürecinde yitirmiş olduğumuz evlatlarımızın/kardeşlerimizin anıt mezarlarını yapma işini üstlenmiş bir topluluk olarak yazıyoruz.
Hiçbir sanatın ve anıtın acınızı azaltmayacağını biliyoruz. Geçirdiğimiz günlerin ve yitirdiğimiz arkadaşlarımızın hikayesini sokakta, parkta, okullarımızda, yaşadığımız her alanda anmak istiyoruz...
... Bu süreç ve oluşum içinde birçok yetenekli ve duyarlı sanatçı birbiriyle tanıştı, kardeşlerimizin hikayesini tekrar tekrar okudular; öğrencilerine, öğretmenlerine okuttular. Parklarımıza, meydanlarımıza yerleştirebileceğimiz anıt tasarımlarımız oldu. Dergilerimize, gazetelerimize, ders kitaplarımıza yazacağımız metinlerimiz oldu. Bugünleri ve arkadaşlarımızı unutturmayacağız!...
Paylaş