Galiba dünyanın bütün hediyelik eşyaları Çin’de yapılıyor

Ufak ufak başlamışsınızdır tatil planları yapmaya, haftasonu kaçamakları ayarlamaya. Eee şimdi gidilen yerlerden eşe dosta ufak tefek bir şeyler getirmek lazım, hatıra olsun diye.

Lazım değil tabii ama insan dayanamıyor işte, ıvır zıvır toplamaya başlıyor. Bir de zaten tatildeyken her şey daha renkli ve orijinal gözüküyor. Sanki geldiğiniz yerde aldıklarınızın hiçbiri bulunmazmış gibi. Daha iyisini bulabileceğinizi bile bile gözünüze takılan her şeyi almak istiyorsunuz. Çünkü tatilin huzuru, rehaveti, neşesi üzerlerine siniyor.

Geçen hafta sezonun ilk seyahatini yaptım. Hayatımda ilk defa Venedik’i, Yunanistan’ı gördüm. İstedim ki, oralardan orijinal bir şeyler getireyim, hatıra olarak.

Heyhat, bu hediyelik eşya endüstrisi de globalleşti sevgili okurlar. Özgün bir şeyler bulabilmek için dağa taşa, köylere gitmek filan gerekiyor. Kent meydanından alışveriş yapayım derseniz, her şey "made in china", "made in taiwan".

Gözümün önüne Çin’de bir fabrika geliyor. Milyonlarca mıknatıs (hani şu buzdolaplarına yapıştırılanlardan), likör bardağı, iskambil kağıdı, tişört filan üretiyorlar. Sonra gruplara ayırıyorlar; bunlar İtalya’ya, şunlar Fransa’ya, ötekiler Türkiye’ye, berikiler Yunanistan’a gönderilecek diye. Ardından aynı mıknatısların bir kısmına Venedik’te gondol sefası, bir kısmına Ege adaları, bir kısmına Mona Lisa resmi basılıyor, ilgili ülkeye gönderiliyor. Siz de "Bakın İtalya’dan ne getirdim" diye eşe dosta hediye ediyorsunuz.

Duruma yeni uyanmış değilim tabii. Fakat İtalya’nın güneyindeki liman kasabası Bari’de gördüğüm mıknatıs çok hoşuma gitmişti. Parmak arası terlik şeklinde yapmışlar. Üzerinde deniz, martı, beyaz ev resimleri filan vardı. Sonra aynı mıknatısı Yunanistan’da, iki gün sonra da Selçuk’ta gördüm. Resim bile aynıydı, sadece kent isimleri değişiyordu. Acayip bozuldum.

E-postaları ayağınızla okuyun

Microsoft yeni bir teknolojik zımbırtı çıkarmış. Adı StepMail, sayesinde e-postalarınızı ayağınızla okuyabiliyorsunuz. Evet evet yanlış okumadınız, ayağınızla.

Bu icadın ardında da yine insanlığa hizmet aşkı yatıyor. Araştırmacılar, bütün gün ofislerde masa başında, hareketsiz oturan çalışanları bir nebze olsun kıpırdatmak için böyle bir yol düşünmüşler.

Alet prensipte hani şu Japonların çok sevdiği dans makinesi gibi çalışıyor. Ayağınızın altına büyükçe bir pad yerleştiriliyor. Üzerinde ilet, sil, aç gibi komutları yerine getiren büyük kareler var. Seksek oynamak gibi düşünün. Bu karelere basarak postanızı okuyup silebiliyor veya başkasına gönderebiliyorsunuz.

Bu felaketin kendi başıma geldiğini düşündüm. Bana günde 100’e yakın e-posta geliyor. Posta kutuma her mesaj düşüşünde fırlıyorum ayağa, başlıyorum zıp zıp zıplamaya. Benle beraber buradaki 30 kişinin de aynı şeyi yaptığını düşünün. Heyecanla bekliyorum bu yeni sistemin uygulamaya geçmesini. Tey tey tey...
Yazarın Tüm Yazıları