Paylaş
Ondan daha mutlusu yok ama onun kadar mutlu birkaç kişi daha olduğunu söyleyebiliriz.
“En mutlu” tanımına şüpheyle yaklaştığınızı hissediyorum.
Siz de, filozofların yüzyıllardır içinden çıkamadığı o soruyu soracak, mutluluğun tanımını ve ölçüm birimini mi isteyeceksiniz?
İçiniz rahat olsun; Ricard aynı zamanda Fransız filozof Jean François Revel’in oğlu. Eski bir genetik bilimci üstelik. Budizm’le, 21 yaşında Hindistan’a yaptığı bir seyahat sonrasında ilgilenmeye başlıyor.
Oturup içinde bulunduğu ruh ve beyin durumu üzerine kafa yormuş anlayacağınız.
Adam gerçekten mutlu. Gerçi o, mutluluk (happiness) kelimesini biraz kaypak bulduğundan, yerine well being’i kullanıyor ki, bu da aslında mutluluk demek.
Önünde sonunda bir Fransız olduğunu da hatırlatmak isterim.
Alışık olduğumuz üzere bir Fransız entelektüel için mutluluk, küçümsenen bir kavramdır. Onun yerine acı çekmek, tutku ve tatmin üzerine tartışmayı tercih ederler. Ricard buna rağmen mutluyum diyorsa, ciddiye almak gerekir.
Gelelim kendisinde tespit
edilen yüksek oranda mutluluğun resmi sonuçlarına...
Matthieu Ricard, bundan birkaç yıl önce Wisconsin Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmanın deneği olmuş; kendi gibi düzenli olarak meditasyon yapan birkaç kişiyle birlikte.
Kafatasına tam 256 elektrot yerleştirilmiş ve MR görüntülerine bakılmış.
Beynin sol pre-frontal beyin zarında, bugüne kadar kaydedilen en yüksek seviyede faaliyet görülmüş.
Bu, Ricard’ın mutlu olduğu anlamına geliyor.
Evet, farkındayım tuhaf bir tarif. Siz yine de “Mutlu musun aşkım” diye soran sevgilinize, beyninizin pre-frontal bölge zarından bahsetmeyin.
Beynin sol pre-frontal bölgesi olumlu duygularla ilintili. Buradaki beyinsel aktiviteler, +0.3 ile -0.3 arasındaki değerlerle ifade ediliyor. Ricard’ın test sonucu -0.45’in üzerinde çıkmış!
Peki Ricard, neden bu
kadar mutlu?
Nepal’de, Himalayalar’ın tepesindeki bir manastırda 40 yıldır Budist rahibi olarak yaşıyor olması yeterli bir cevap elbette. Manastırdaki odasından baktığında, sayfadaki dağ manzarasına benzer bir görüntüyle karşılaştığını da sözlerime eklemek isterim. Fakat sorunun cevabı, 40 yıldır her gün meditasyon yapıyor olması.
Mutluluğun kitabını da yazan (Doğan Kitap’tan Mutluluğa Övgü adıyla yayınlandı), Dünya Mutluluk Forumu’na konuşmacı olarak katılan bu rahip, herkese günde en az yarım saat meditasyon yapmalarını öneriyor. Böylece beynin toksinlerden arındığına inanıyor.
Dünyayla bağını kestikten, bir dağın tepesinde sessiz sedasız yaşadıktan sonra dedem de mutlu olur, sen kolaysa trafikte, kalabalıkta, hayatın itiş kakışında mutlu ol, mu diyorsunuz.
Korkarım, bu karşı girişiminiz en azından Ricard nezdinde geçersiz kalacak. Çünkü o, yılın büyük bölümünü, dünyanın dört bir yanına seyahat ederek geçiriyor. 15 Temmuz’la 6 Kasım arasında tam 70 kere uçmuş. Bu sürede tek bir gün bile izin yapamamış.
Dalai Lama’nın Fransızca tercümanı, zamanını hayır işlerine harcıyor. Nepal, Hindistan ve Tibet’teki çocuklar için okullar, yetimhaneler, hastaneler inşa edilmesini sağlıyor. Bu arada kitaplar yazıyor, konuşmacı olarak seminerlere katılıyor. Mind and Life Institute’un (Zihin ve Hayat Enstitüsü) yönetim kurulu üyesi, düzenli olarak blog yazıyor... Meşgul bir adam.
Meşguliyet de mutluluğun anahtarı
olabilir mi?
Matthieu Ricard’dan mutluluk tavsiyeleri
* Dış dünyayı kontrol gücünüzün sınırlı, geçici ve hatta aldatıcı olduğunu kabul edin. İçinize bakmaya, orayı kontrol etmeye çalışın.
* Herkes dünyanın en mutlu insanı olabilir ama bunu gerçekten istemek lazım.
* Her gün yarım saat meditasyon yapın. Meditasyon beynin idmanıdır. Meditasyon zihni dönüştürür.
* Keyif ile mutluluğu karıştırmayın, keyif insanı yorar, tüketir. Mutluluk öğrenilmesi gereken bir yetenektir. Her insanda bu potansiyel vardır.
* Mutluluğu yakalamak istiyorsanız, çaba harcamanız, gelişmeniz gerektiğini kabul edin. Hayat sipariş kataloğu değildir.
* Nefret, saplantılı tutku, kibir, kıskançlık, açgözlülük ve gurur gibi zihinsel toksinlerden kurtulun.
* Öfkenizin farkına varırsanız, kendini besleyemez ve varlığını uzun süre sürdüremez, zamanla yok olur. Öfkenizin farkına varmayı alıştırma yaparak öğrenebilirsiniz. Zamanla öfkeye, grip kadar seyrek yakalanırsınız.
Paylaş