Paylaş
E (Erkek): Seviyorum lan seni dedimse sonuna kadar gidecek o. Sonuna kadar gidecek demedim mi?
K (Kadın): Dedin.
E: Nerede sonuna kadar?
K: Burada.
E: Nerede hani? Bir köşede kenar mahalle delikanlılarından zannetme. Yüreğin yetmiyor senin o yüzüğü takmaya. O yüzük takıldıktan sonra bu yaptığın hareketlerin çoğunu yapamazsın.
...
E: Adamın yedi sülalesini de kazıtırım ortadan ben. Sen şunu diyemezsin. Yarın yüzüğü takacam, biz konuşmuşuz, Samsun’a gideceğiz. Ailelerle tanışacağız diye karar almışız...
(Kadın itiraz eder gibi bir jest yapar)
E: Sus dinle.
K: (Duyulmayacak kadar alçak bir sesle) Bağırma bana.
E: Sus dinle.
K: Bağırma.
E: Sus dinle, burada ayağa kaldırma beni. Sus dinle diyorum. Senin çeker gırtlağını alırım dışarı.
K: Benimle böyle konuşamazsın.
E: Ben nasıl istersem onu konuşurum. Sen düzgün olacaksın.
(Kadın ayağa kalkar)
E: Otur, otur oraya.
K: Gideceğim.
(Adam üstüne yürüyünce kadın yeniden oturur)
E: Otur yerine.
K: Gitmek istiyorum.
E: Ben kalk dediğim zaman kalkacaksın oradan. Benimle geldin buraya, kimseyle konuşma.
...
E: Neler yapacağımı tahmin edemezsin.
K: Gitmek zorundayım.
E: Nereye gitmek zorundasın?
K: İşte...
E: Nereye gitmek zorundasın?
...
Anlıyoruz ki, bu kadınla bu erkek, üç gün önce televizyon programında tanışmış, anlaşabileceklerine karar verip yemeğe çıkmış. Üç günde yüzük, Samsun’a tanışma seyahati noktasına nasıl varmışlar; orası muamma. Ama bakın beyefendinin kanı hanımefendiye o kadar çabuk ısınmış ki, gönül rahatlığıyla tehditler savuracak kadar samimiyeti ilerletmiş. Bizde böyledir çünkü, erkekler sevdiklerinden döver.
Adamın tehditleri bittikten sonra programın canlı yayınlandığı stüdyoya dönülüyor. Bir bakıyorsunuz aynı kadınla erkek yan yana oturmuş. Onlarca seyirci orada, programın sunucusu orada. Hepsi birlikte yüzsüzce az önce seyredilenleri tartışıyor. Elbette herkesin bir fikri var.
Programın sunucusu “Nedir bu yüzük mevzusu” diye soruyor. Kadının ağzından zorla birkaç kelime dökülüyor. O sırada öğreniyoruz ki adam, bir akşam önce de kadını tartaklamış. Adam “Allah aşkına söyle, tartakladım mı” diye soruyor. Kadın “kollarımı sıktın” diyor ama adam hala soruyu sormaya devam ediyor. Çünkü onun için bu, tartaklama sınıfına girmiyor. Öyle ya, o adamın gırtlağını çeker alır dışarı, kolunu sıkmak nedir ki!
Bu arada sunucu hala kadına dayatıyor: Ama sen bu adama aşıksın...
Tartaklanan kadının bile haberdar olmadığı bir yıldırım aşkı olsa gerek. Zira dedim ya, adamla 2-3 gün önce tanışmış. Ve şu şansa bakın ki, aşkı çöpçatanlık yapan bir televizyon programında yakalamışlar.
Zaten her şey aşktan oluyor.
Türkiye’nin çöp kutularından sevgilileri tarafından öldürülen kadınların parçaları çıkıyor. Bir adam bir kadını milyonların gözü önünde böyle tehdit ediyor.
Bilimsel fetvalar
İtalya’da yapılan bir araştırma, aynı partnerle yapılan düzenli seksin, erkeklerin ömrünü uzattığını ortaya koydu.
Yani tek eşlilik ömrü uzatıyor, eşini aldatan erkek strese girdiğinden ömründen yiyor.
Başka bir araştırmanın sonucunda, sabahları işe eşi tarafından öpülerek uğurlanan erkeklerin ömrünün uzadığı anlaşıldı. Bu erkekler daha dikkatli otomobil kullandığından trafik kazası geçirme ihtimalı azalıyor, ömürleri beş yıl kadar uzuyor.
Geçen hafta bir araştırma sonucu daha yayınlandı: Cep telefonuyla çok fazla mesajlaşan gençler cinselliğe daha erken yaşta başlıyor!
Nedir bu? Bilimadamları işi gücü bıraktı sosyal hayatı düzenlemeye mi başladı? Eğer öyleyse benim de bir-iki araştırma ve sonuç siparişim olacaktı:
* Kocasının arkasını toplamak zorunda kalmayan kadınların sinir krizi geçirme ihtimali yüzde 99.9 oranında düşüyor.
* Trafikte taciz edilen kadınların, ileride yaya bir erkeğe çarpma olasılığı yüzde 100 artıyor.
* Bebekken altları babaları tarafından günde en az bir kez değiştirilen çocukların IQ’su 50 puan artıyor.
Paylaş