Paylaş
GÜLMEYE, gülerken eleştirmeye ve düşünmeye en çok ihtiyacımız olan günlerdeyiz. İşte tam da böyle bir dönemde, Konak Belediyesi Neşe ve Karikatür Müzesi’ni açmaya hazırlanıyor. Açılış hazırlıkları sürerken projenin mimarı, İzmir’e “Butik müzecilik” kavramını getiren Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan’la buluşuyoruz.
Neşe ve Karikatür Müzesi, 20 Ocak’taki açılışa Akdeniz Neşesi Karikatür Sergisi’yle hazırlanırken, dünyaca ünlü yerli ve yabancı karikatür sanatçılarını da İzmir’de ağırlayacak. Alsancak’ta Kızılay’dan alınıp onarılan binada buluşuyoruz Başkan Tartan’la. Söz; müzelerden siyasete kadar geliyor...
İzmir’e Karikatür ve Neşe Müzesi sizin düşünceniz mi?
- Türkiye’de denenmiş, başarıya ulaşmamış. Oysa hem yaşam biçim olarak hem kent olarak İzmir’le çok örtüşen bir düşünce. Neşeyi ve karikatürü bir arada tutan Türkiye’nin ilk müzesi olacak. Önemli bir arşivi var.
Müzeciliğe önem veriyorsunuz... Sayıları 5’i buldu değil mi?
- Müzeler kentlerin bellekleri ve toplumları geleceğe taşıyan en önemli yapı taşları. Çağdaş ülkeler, müzelerle sağlıklı bir toplumun yarınlarını sağlıyor. Biz nedense bu konuda biraz geri kalmışız. Butik müzecilik anlayışını Türkiye’de gündeme soktuktan sonra, 4 müze ile bir ciddi altyapı oluşturduk. Hepsinin bir mesajı var aslında. Ve her müzeyi kurarken aslında perde arkasında biraz düşünüyorum: “Bu müzede ne mesaj verebilirim” diye? Müzelerin perde arkasındaki şeyleri pek paylaşmamıştım.
Nedir perde arkasındaki mesajlar?
- Oyun ve Oyuncak Müzesi, insanlık tarihinin bir yansıması. Hayal etmişiz ve hayal ettiklerimizi oyuncak olarak gerçekleştirmişiz. Çocuklarımıza “Geçmişinizi görün, yaşatın irdeleyin ve geleceğe o pencereden bakın” mesajını vermeyi amaçlıyorum. Mask Müzesi’nde de farklı ülkelerden masklarla dünya yolculuğu yaptırıyoruz. Kanında siyasetçi damlası olan kişi, gelsin o maskeyi görerek, siyasetin maskelerle değil gerçek yüzle ve gülen ifadeyle yapılması gerektiğini görsün diye düşündüm. Bilim Müzesi’ni çocuklarımız bilim yoluyla her şeye yaklaşsınlar, geleceğe baksınlar diye oluşturdum. Neşe ve Karikatür Müzesi’nde ise insanların daha çok gülmesini ve gülümsemenin ardındaki soru işaretlerini de ortaya koyarak, dersler çıkartarak irdelemesini arzu ediyorum. Müzelerin İzmir kanalıyla Türkiye’mize katkısı belki de bu olacak.
Müze düşmanları
Eleştirenlere ne diyorsunuz? “Müzeci Başkan” eleştirileri yapıldı...
- Müzeyi eleştirmek dünyanın dönmesine karşı çıkmak gibi. Onlara en fazla, öküzün üzerinde dönen bir dünya karikatürü hediye ederim. Çünkü o dünyaya dönsünler. Dünyanın hangi kentinte bulunursanız bulunun müze sayısı en az 10-12’dir. Ben şu kente 5-6 müze kazandırıyorum da, en azından son sıralardan orta sıralara geldi. Müzeye, kültüre sanata eleştirinin ardında; düşünmeyen, irdelemeyen sadece sadaka kültürü içerisinde kendini yönlendiren bir toplum anlayışı yatıyor. Eleştiriyi yapanlara da “Müze eleştirisi yapan kişi” olma sıfatı yeter bence. “Müze düşmanı” dediğiniz zaman her şeyi anlatıyor. Kadın Müzesi yapıyoruz, kadına şiddetin arttığı bir dönemde..
Kadın Müzesi’nin ana fikrini ne oluşturacak? Ne zaman açılacak?
- Dünyada 45 tane var, ama biz ilk beşe gireceğiz. Bu yılın sonunda açıyoruz. Üreten, düşünen, sanatçı, anne kadını, bilim kadınını anlatacak. Kadının bu kadar tepki gördüğü bir ortamda, şiddete tepki koyan kadını da her anlamıyla sergileyeceğiz. Kadın müzesi olmayan ülke çağdaş ülke sayılmıyor. Türkiye’nin imajını bu müzelerle kurtarıyoruz. Sadece müze yapmıyoruz ki. Avrupa Mimarlık Ödülü’nü aldık, Sevgi Yolu hiçbir yerde yok. İzmir’in en büyük yeşil projesinin, Gültepe Kançeşme’de 70 dönüm bir mesire alanının önümüzdeki hafta temelini atıyoruz. 6 ay içinde de yaşama geçireceğz. Yürüyüş yolları, kafeteryaları, seyir alanları, mini hayvanat bahçesiyle... Arkeopark bir prestij modeli olacak. İskender Evi’ni açıyoruz. Suyunu “İskender Suyu” diye satacağız.
Kordon’da söylem aşırılığı var
Kordon ve Kıbrıs Şehitleri’ndeki düzenlemelerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Siz olsaydınız nasıl yaklaşırdınız?
- Diyalog yoluyla çözülür bence. Aziz Bey de bu kentin iyiliğini istiyor. Oradaki esnaf da aslında kendi ticari beklentileri dışında, elbette bu kentin insanların ve gelenlerin yararını düşünüyor. İkisi de ortak noktada buluşacaktır. Bir diyalog eksikliği ve söylem aşırılığı var. Aziz Bey bu anlamda kentin ağabeyidir. O ağabeylik görevini yapar bence.
Makam ve mevki önemli değil
Daha önce bana, “Aziz Başkan orkestra şefi, ben baş kemancıyım” demiştiniz. Bu düşünceniz aynen devam ediyor mu?
- Aynen.
Peki sonra roller değişir mi? Bazen Büyükşehir Başkanlığıyla ilgili adınız geçiyor, açıklamalar oluyor...
- Adım sürekli Büyükşehir’le ilgili geçiyor. Ama ben şu anda Konak Belediye Başkanı, baş kemancı olarak mutluyum. Bach, Vivaldi, Mozart, Chopin çaldık. Daha çalacağımız besteciler var. Ama zamanı gelip de “Orkestra yönet” denilirse o zaman düşünürüm. Orkestrayı yönetecek altyapıya sahip olduğumu düşünüyorum. Bunlar için erken. Bu konuda verilecek kararlar önemli. Hiçbir görevden İzmir adına kaçmam. Çaldıracağım ilk eser Dokuzuncu Senfoni olur.
Neden Dokuzuncu Senfoni?
- Dostluk senfonisidir. Herkes adına. Dünya adına, Türkiye adına, İzmir adına. Zamanı gelirse çaldırırız, zamanı gelirse çalarız. Hiç önemli değil. Çalarak da mutluyum. Çaldırarak da mutlu olurum.
Ama kent yöneticiliğinden mutlusunuz sonuçta değil mi?
- Tabii. Bakan olarak da hizmet verdim. Hizmet adamıyım. Hiçbir şey olmazsa sivil toplum yöneticisi olarak devam ederim. Bu kente müzeler kazandırmaya devam ederim. Makam ve mevki benim için önemli değil.
Aziz Bey’e yan gözle bakmadım
Büyükşehir Belediye Başkanı ve sizin de arasında olduğunuz bazı belediye başkanları arasında sorun yaşanmıştı. Şimdi ahenk sağlandı mı?
- İki buçuk yıldan beri Aziz Bey’e yan gözle bakmadım. Ona yönelik bir yanlışım olmadı. Kendisinin de olmadı. Zaten biz çatışmak, ayrışmak ve bazı rolleri kendimize biçmek gibi bir konumda değiliz. Hizmet için geldik. Bu anlamda da, ruhsal anlamda da en iyi iletişim ikimizin arasında var. Topluma hizmet güdüsü. Ben Aziz Bey’de de onu görüyorum. Bazı insanlara böyle bir misyon biçiliyor. Ben 25 yıldır topluma hizmet için çalışıyorum. Makam tasnif etmeden, ayırmadan devam edeceğim. Şu sandalye bana yeter. Bu müzede turistleri gönüllü olarak günde 10 saat gezdirebilirim. Bu da beni mutlu eder. O da topluma hizmettir. Benim felsefem bu.
Paylaş