Paylaş
FOTOĞRAFLAR: Turan GÜLTEKİN
Buca Kaynaklar’da dağın başındayız. Turan Gültekin’le arabayı bıraktık, kamp yerine doğru ilerliyoruz. Yanımızdan minik dereler akıyor. Etrafta keçiler. Hafif eğilimli, 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından kamp yerindeyiz. Gözümüzün alabildiği her yere, uzaktan bakınca rengarenk mantarları andıran çadırlar dağılmış. Herkes bir telaş içinde. Kimi çadırlarını kuruyor, kimi hamağını hazırlıyor, kimi büyük standın önünde sıraya girmiş kayıt yaptırıyor. Ailesiyle, arkadaş grubuyla da gelen var, tek başına da... Kimi uzanmış çimenlere dağları ve gökyüzünü izliyor, kimi buz gibi akan dağ suyunda içeceğini soğutuyor. Az ileride köy kadınları gözleme ocağı başında, biraz ötesinde kamp ateşinin hazırlıkları var. Sırtına yükünü yüklenmiş, akın akın dağcılar hala geliyor. Kafamızı kaldırdığımızda kamp yerini çevreleyen yüksek kayalıkları görüyoruz. İşte az sonra başlayacak ve 3 gün sürecek kaya tırmanışlarının yapılacağı parkurlar burada. Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 5 bin sporcu ve doğaseverin katılacağı şenliğin tam başlama hazırlıkları yapılırken gittik kamp yerine. Dün sabah saatlerinde başlayan şenlik, yarın akşam sona erecek. Salı günü toplanma hazırlıkları yapılacak.
Türkiye’nin en büyüğü
Kaynaklar Kaya Tırmanış Şenliği bu yıl 10. Kez düzenleniyor. Şenliğin organizasyonunu hiç bıkıp usanmadan, arkadaşı Evren Kirazlı ile üstlenen Zorbey Aktuyun’un yanına gidiyoruz. Tam o sırada tırmanışçılar yükseklerdeki kayalarda boy göstermeye başlamışlar bile! Karşıdaki yüksek kayaları rengarenk kertenkele ya da örümcek adamlar sanki kaplamış... Türkiye’nin ilk milli sporcularından, en önemli kaya tırmanıcılarından Zorbey Aktuyun’un çoğu insanın örnek alması gereken bir hikayesi var. Henüz 15 yaşındayken annesini Mahmutbey Dağı’nda trekking yaparken kaybeden Zorbey, yaşadığı travmayı atlatmış. Kendini de adeta dağlara adamış. Zorbey’le önce bu yıl 10’uncusunu gerçekleştirdikleri şenlikleri konuşuyoruz. Sonra da onun adı gibi ‘zor’u seven hikayesini...
“Şenliklerin 10’uncu senesi. Tırmanıcı kültürüyle, biraz da hippi felsefesi gibi başladı. Bir tırmanış bölgesi oluşturuldu önce. 12-13 sene önce de buradaki rotalar oluşturulmaya başladı. Belli bir rota sayısı oluşturuluyor. Bütün dağcılara duyuruluyor. İş daha sonra büyüdü, sponsorlardan da destek almaya başladık. Geçen sene kayıtlı 650 kişi vardı ama konser akşamı bin kişiye vardı bütün katılımcılar. Öyle öyle büyüdü. İki kişiyiz. Evren Kiraz’la bu organizasyonu düzenliyoruz. İlk şenliği yaptığımızda katılımcı sayısı 30-40 kişiydi. 30-40 rota vardı. Şimdi 200 rota var. Yeni bir bölge açıyoruz. Manisa Sarıkaya’da. 2011 yılından beri açtığımız bir bölge orası. Oranın açılışını da bu şenlikle yapıyoruz. Pazar - pazartesi de otobüslerle oraya gideceğiz buradan. Sadece tırmanış yapmıyoruz. Yoga kursu gibi etkinlikler var. High line var. 20 -30 metre yüksekte ip kuruluyor, onun üzerinde yürünüyor. Stantlar açılıyor. Slayt gösterileri yapıyoruz. Küçük workshoplar yapılıyor. Türkiye’nin her yerinden hatta yurtdışından Fransa’dan, İngiltere’den bile gelenler var. Bu arada şenlikle ilgili her şey ücretsiz. Profesyonel bir tırmanıcıyım ama Türkiye’de o kadar azız ki bununla da ben kendim ilgileniyorum. Tırmanışın genel kültürü yaşanıyor burada. Herkes eğleniyor, tırmanıyor ve doğada oluyor. Mühendisten doktora, öğrencilere, sporculara kadar birçok insan var. 7’den 70’e yapılabilecek bir spor aslında. Birçok aile geliyor. Çocuklarıyla kamp kültürünü, doğaya saygı kültürünü de yaşıyorlar. Türkiye’nin en büyük tırmanış organizasyon bu. İzmir’in alternatifliğinden bu kadar büyüdüğünü ve ilgi gördüğünü düşünüyorum.“
Sevdiklerini tırmanışta kaybetti
Zorbey Aktuyun’un hikayesine gelince...
“15 yaşında başladım, 13 senedir bu sporu yapıyorum. Annem babamla yürüyüşe giderek başladım. Genç olduğum için sonraları yürüyüş yetmedi. Şansıma Muammer Yalçın ağabeyimizle tanıştım. Hala beraber tırmanıyoruz. Türkiye’de o zamanlar neredeyse tırmanış ayakkabısı bile yoktu. Rotaların hiçbiri yoktu. Bunun yapım aşamasında başladık. Ben çok fazla spor yaptım. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi mezunuyum. Tenis, futbol oynadım. Atletizm yaptım. Ama bu çok farklı. Bu sayede Arjantin’e Çin’e kadar 15 ülkede tırmanış gerçekleştirdim. Spor tırmanış yükseklik tırmanışı gibi değil. En zor parkur, ters eğimli negatif dediğimiz yerler. Eğimi çok fazla. Uzun duvar tırmanışları da yapıyorum. 600-700 metrelik duvarlar. Fransa’da yaptım. İtalya’ya gideceğim bu yaz. 800-900 metrelik bir duvara tırmanacağım. Duvar ayrı bir zorluk taşıyor, spor tırmanış farklı bir zorluk. Dağların kaya taraflarına, duvar tarafına tırmanıyoruz Tırmanış güvenli yaptığınız zaman diğer sporlarla aynı tehlikede. Aslına baktığınızda trafikten, hatta yolda yürümekten bile daha az tehlike taşıyor.”
Acının üzerine gidiyorum
Zorbey, iki sevdiğini dağlarda kaybetmiş. Annesi bir dağ yürüyüşü esnasında tek sıra olarak geçilen dar bir yerde önündekine çok yakın yürüdüğü için aniden beliren bir kayaya kafasını çarpıp uçuruma yuvarlanmış. O ise dağlara küsmek yerine daha da bağlanmış; “Yaptığım sporla bu olay arasında direkt bir ilişki yok… Çok genç yaşta yaşadığım için tam olarak kendi kendime psikanaliz yapamıyorum ama çok kolay vazgeçen bir insan değilim. Kolay yılmam. Bana olanların ters etki yaptığını düşünüyorum. Bu kış da Bozdağ’da çok yakın bir tırmanış partnerimi, Erdem Tapul’u kaybettik. 11 senedir tanıyordum. Neredeyse beraber yaşardık. Her şeyimiz beraberdi. Çığ altında kaldı. Böyle şeyler beni daha çok bağlıyor. Hissiyat olarak daha fazla üzerine gidiyorum. Bir uğurda bir şey olmuşsa onu daha iyiye götürmek, daha yüceltme, o uğurda daha iyi şeyler yapmak uğruna yapıyorum. Alternatif bir aile tarzımız vardı. Babam da her zaman gurur duydu, destekledi. İlk yarışımda gençler kategorisinde başarılı olunca bu işe dört elle sarıldım. 2007’de Türkiye’de ilk kez oluşturulan Milli Takım’a alındım. Şu anda aktif olarak ilgilendiğim tek şey tırmanış.”
Fransa’da yanlış rotaya girdik
Başlarına kimi zaman ilginç olaylar geldiğini de anlatıyor Zorbey Aktuyun; “Bir tırmanışta ağacın üzerine düştüm. Sırtımdan parça koptu. Bir tırmanışta da Fransa’da yanlış rotaya girdik. Dünyanın en zor rotalarından biridir. İki saatte çıkacaktık 8 saatte çıktık. Tırmandığımız yerde de akbabalar yaşıyor. Yanımızdan akbabalar geçiyordu. Gece karanlık oldu. Çok kötü bir hikaye değil ama benim için zor bir hikaye oldu. Kaybolup sonra kendimizi kurtardık.
Dağlar sizi bekliyor
Doğa sporları malzemesi tedarikçisi Dağevi, Alen Enerjiı, Enisolar ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nin ana sponsorluğunda yapılacak şenlik, yarışmalar kadar, konserler ve etkinliklerle de renklenecek. Zorbey Aktuyun, Mümin Karabaş’la Arjantin’in Piedra Parada bölgesinde katıldığı Petzl RocTrip’teki deneyimlerini, Evren Kirazlı ise “Üç Duvar” başlıklı sunumunu paylaşacak. Mutlaka vakit ayırın ve bu ilginç hayatı henüz tatmadıysanız gidip bir yaşayın. Sırtınıza hem malzemenizi hem de hayatın yükünü yüklenin.” Dönüşte de orada bırakın” derim...
Paylaş