Paylaş
Burası Bornova Erzene Mahallesi Muhtarlığı... Küçücük, eski bir kulübe. Ama içi o kadar ferah, o kadar aydınlık ve o kadar anı dolu ki! Muhtarlık eskiden memurluktan, kaymakamlıktan, valilikten bile sükseli bir işmiş. Şimdi onun deyimine göre ‘Pek hükmü kalmasa da’, onlar muhtarlığı gerçekten bir ata mirası olarak sürdürüyorlar.
Bornova Erzene Mahallesi muhtarı Ayşe Müjgan Pakyürek’in dedesi Salih Erkoç, 1900’lerin başından 1953’e kadar 45 yıl, babası Şevket ise o tarihten itibaren 40 yıl aynı mahallenin muhtarlığını yapmış. Levantenlerden eski yeni neredeyse tüm Bornovalıların doğumdan evlenmeye hatta ölüme kadar hayatları onların mühürlerinden geçmiş. Ayşe Müjgan Pakyürek, babasının ölümünden önce vasiyet bırakmasıyla muhtarlığı sürdürmeye karar vermiş. Tam 14 yıldır da dedesinin ilk muhtar olarak başladığı Erzene Mahallesi’nin muhtarlığını yapıyor. Seneye ailece aynı mahallede toplam 100 yılı doldurmuş olacaklar. Ayşe Muhtar, emekliye ayrıldıktan sonra bayrağı “yaverim” dediği yardımcısı, kardeşi Ahsen Erkoç’a teslim etmek istiyor.
Dedeniz bu mahallede muhtarlığa ne zaman başlamış? Başlaması Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra mı?
- Dedem Salih Erkoç, Saray Bosna’dan geliyor. 1800’lerin sonunda doğmuş. Muhtarlık görevine mahalleli tarafından seçilerek gelmiş. 1953’e kadar bu mahallenin aralıksız 45 yıl muhtarlığını dedem yapıyor.
O zamanlar muhtarlar, başkan, vali gibi çok önemliymiş...
- Çok önemli bir işmiş. Vali gibi bir görevmiş. Dedem, Cumhuriyet’ten önce başlamış diye biliyorum. Dedemle ilgili bir deyim üretmişler, “Vatandaş gitsin valiye, vali yollasın Salih’e” derlermiş. Bu benim çok hoşuma gitti. Eski Bornovalılar’dan duydum bunu. 1934’te Soyadı Kanunu çıktığında dedem muhtarmış ve birçok Bornovalı’nın soy ismini vermiş. Mesela Albay Rafet Amca vardı, onun dedesi gelmiş; “Salih amca soyadımız ne olsun” demiş dedem de “Sürgit” demiş. Soyadları şu anda “Sürgit”. O zamanlar küçük dükkânında hem toprak çömlek satar, hem de muhtarlık yaparmış. Bir tane resmi beni çok etkiler. Üzerindeki ceket çok eski fotoğrafa baktığımda savaş yıllarını anlatır. Buraya duvara astım o resmi de. Dedemin zamanında Bornova köy gibiydi. En eski mahallesi Erzene, Ergene, Kızılay sonradan gelişti. Dedem zamanında da babam zamanında da Bornova muhtarı diye geçiyordu.
Babanızın dönemi nasılmış? O nasıl gelmiş?
- Dedemin vefatından sonra babam geliyor. Babam kendi dükkânında hem bostan satardı, hem muhtarlık yapardı. Araya sadece bir dönem Muhtar Arif diye biri geliyor, ondan sonra yine babam seçiliyor ve 40 yıl devam ediyor. 1998’de vefat edinceye kadar muhtardı. Babama halk adamı derlerdi. Çok kitap okurdu. Fakir babası derlerdi. 69 yaşında ölümü ani oldu.
Vasiyet etmiş
Siz bu geleneği sürdürmeyi istiyor muydunuz yoksa babanız mı istedi?
- Benim bu göreve gelmem babamın vasiyetiydi. Anneme söylemiş. Önümüzdeki yıl beşinci seçimim olacak. 15 yılı tamamlayacağım. Böylece aile olarak bu mahallede muhtarlıkta 100 yılı geçmiş olacağız. Muhtar olduğumda 36 yaşındaydım. Sevdiğim bir iş. Emekliliğime daha iki buçuk yıl var. Bir de ben misyon taşıyorum, hem dede hem baba bayrağı götürüyoruz.
Mahalleyle aile gibi olmuşsunuzdur. Mahalleliyle nasılsınız?
- Biz mahalleliyle iç içe olduk. Diğer mahallelerden farklı olarak bir aile gibiyiz. Erkeği, kadını gelir buraya oturur, derdini sıkıntısını özelini paylaşır. Ben yapı olarak içine kapanık sessiz biriyimdir ama muhtarlık beni özgüvenli bir insan yaptı. Yarı psikolog gibi olduk insanları dinleye dinleye. Merkez mahalleyiz. Başkanlarımızın hepsi burada. Aziz Kocaoğlu da burada. Babamı tanır Aziz Bey çok iyi dostlardır. Aziz Bey de buraya çok yakın oturuyor. Diğer belediye başkanları Cengiz Bulut, Sırrı Aydoğan ve Arkas’larla diğer tanınmış Leventenler gibi köklü Bornovalıların çoğu buraya bağlı. Mahalle olarak avantajlı bir muhtarım. Yeni gelen sistem biraz muhtarları kopardı. Eskiden nüfus kaydını biz yaparken, mahallenin yüzde 85’ini birebir tanıyordum. Geldiği zaman ismiyle hitap edebiliyordum, ama yeni sistem onu kopardı.
Bayrak kız kardeşe
Peki siz bayrağı kime devretmek istiyorsunuz? Çocuklarınıza mı?
- Benim çocuklarımın devam ettireceğini sanmıyorum. Biri müzikle uğraşıyor o devam ettirmez. Biz beş kardeşiz, üç kız iki oğlandık. Biri vefat etti dört kaldık. Diğer erkek kardeşim istememişti zaten. Benim arkamdan da kız kardeşim olur herhalde. 2006’dan beri benim yanımda beraber çalışıyor Ahsen Erkoç. “Yaverim” diyorum ona. Muhtarlık güven, iletişim meselesi. Sonra da belki onun çocukları devam ettirebilir.
Anneniz bu duruma ne diyor?
- Annem bizimle gurur duyuyor. Muhtar olduğumda eşimle ilk babamın mezarına gittim. Bizim için çok manevi. Zaten şimdi de artık muhtarlık daha çok manevi bir meslek, hiç maddi bir çekiciliği kalmadı. Babam zamanında ikametgahları kendi tutardı, daktiloda kendi düzenlerdi, bütün gece onlarla uğraşırdı. Bunları görerek büyüdük biz de. Hatta babam hep yaşadığı olayların arkasından şiirler yazardı. Kendi mezar taşını bile kendi yazmıştı.
Babanız ilginç olaylar anlatır mıydı?
- O kadar çok var ki! Ama o zamanlar terör dönemiydi. Babam çok üniversite öğrencisini korumuştur. Baba gibiydi. Hatta Bornova eski Belediye Başkanı Sırrı Aydoğan o zaman tıp öğrencisiydi. Babam muhtarken onlara çok yardımcı oldu. Babamın etrafında hep üniversite öğrencileri vardı. O yıllar çok karışık yıllardı. Sırrı abinin hocası gibiydi babam.
Size zor rakip çıkıyordur? Rakibiniz oluyor mu?
- Oluyor. Ben ilk seçime çıktığımda karşımda sekiz tane rakip vardı. Hiçbir seçime rakipsiz çıkmadım. Bizde seçmen sayısı 22 bin. Ben son seçimde 17 bin 900 oy aldım rakibim kötü ve etik olmayan bir propaganda yapmasına rağmen bin tane oy aldı. Bornova’da benim gibi oy alan yok. En son gittim mazbatamı almaya, son seçimde orada görevli bir arkadaş “Çok merak ediyorum muhtar gelse de tanışsak nasıl bir propaganda yaptı da bu kadar fark attı” demiş. Biz aslında bir şey de yapmadık oturduk. 17 bin 900 oy aldım
Paylaş