Paylaş
ONUNKİ belki de şu hayatta çok az kadına nasip olur. Çok sevdiği eşi siyasette en üst basamakları gördü. Milletvekilliği yaptı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğuna iki kez oturdu. Mine Piriştina ise hep eşinin yanında oldu. Meydanlarda, kutlamalarda, seçim turlarında, mitinglerde... Ancak kader Ahmet Piriştina’yı ikinci döneminin ilk aylarında, 15 Haziran 2004’te kopardı, aldı. Seçimi kazandı ama daha bir sürü hayali gerçekleştiremeden göçüp gitti. Aradan tam 10 yıl geçti. Mine Piriştina bu kez oğlu Levent Piriştina için çıktı seçim meydanlarına. Nasıl eşinin yanında sahaya indiyse, oğlu için de çalıştı. 30 Mart akşamı Levent Piriştina’nın Buca Belediye Başkanlığı’nı kazandığı ilan edilirken en karışık, en yoğun duyguları o yaşıyordu. Çiçeği burnunda Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina makamına oturduktan sonra annesi Mine Piriştina’nın yanına gittik. Onunla hayatındaki erkeklerin, eşi ve oğlunun kazandığı seçimleri, aslında bir anlamda da onun büyük zaferlerini konuştuk.
Unutulmayan unutulmuyor
* Bundan önce Ahmet Piriştina’nın seçim çalışmalarında görmüştük sizi. Şimdide oğlunuz Levent’e destek için çıktınız meydanlara. Ne hissettiniz?
- İlk başlarda, 1999’da pek bir şey yapmamıştım. Bir akşam rahmetli İnönü’nün kızı ve damadıyla yemek yiyorduk, o sordu: “Ne yapıyorsun?” diye... “Sen de çık sokaklara... Biz de babam için çalışmalar yapmıştık” dedi. Onun önerisi üzerine ertesi günden itibaren başladım. 2004’te de aynı tempoyla devam ettik. O zamanlar çok çalışıyorduk. Hatta bir gece eve geldik, çok yorulmuştuk. Dostlarımızla oturuyorduk. Ahmet, “Bana çalışmıyor, kendine çalışıyor. Patlatacak bir yerden adaylık” diye takıldı bana. Bu sefer de oğlum için yola çıktık. Başkanım Levent için çalıştık. Ben eşimden duyduğum şeylerin aynısını oğlumdan da duydum. İlk yürüyüşümüze çıktık oğlum ve ekibiyle, çok güzel geçti. Eve geldik. Levent, “Anne gel bir karar verelim, ya sen katıl ya ben katılayım. Birimizden biri olsun” dedi.
* Aradan yıllar geçti. Nasıl karşıladılar sizi?
- Çok güzel karşılıyorlar. Unutulmayan unutulmuyor. 15 sene önce beraber olduğum binlerce insan beni tanıdı. Halkla çok bütünleşmiştim. O zaman kocam için kafaya koymuştum, şimdi de oğlum için koydum. Galiba kafama koyduğumu da yapıyorum. Ahmet çok dokunmuş insanlara. Ben de çok koşardım. Bu seçim çalışmalarında her köşede bir yardımı, katkısı, hizmet ettiği insan çıktı karşımıza. Büyük bir özlemle, hasretle kucakladılar bizi. Kimi, ‘Bak oy kullanacak’ diye Ahmet döneminde sünnet olan çocuğuyla çıktı geldi, kimi başka bir anıyla... İzmir, Bucalılar, Ahmet’in emanetine sahip çıktı. O günlerde yaşananların, emeğin sanki yarım kalan karşılığını aldık. Levent’e kendi oğulları gibi sarıldılar.
Soyadımıza güvenip çıkmadık
* Eşinizin mi yoksa oğlunuzun seçim heyecanı mı desem?
- Ahmet’in ilk seçiminde heyecanımız vardı. Ama ikincisinde çok rahattık. Zaten bir görev yapmıştı. Oğlumda hiç korkum olmadı, çok emindim. Babamıza güvenerek emindim, oğluma güvenerek, Bucalılara güvenerek emindim, hiç korkmadım. Son zamanlarda, seçimlere bir hafta kala Ahmet’e, “Bırak be Ahmet, yeter artık” derdim. “Hayır, çalışmaya devam” derdi. Levent’e de, “Yeter annem, bir hafta kaldı” dedim; o da, “Devam” dedi. Sonuçlardan Levent “Eminim” dediği ana kadar çok heyecanlandım. Beni seçim sürecinde en çok mutlu eden şey insanların Levent’e bakışı oldu. Oğluma nasıl bakıyorlar diye gözlere bakıyordum, çok sıcak bakıyorlardı. Neticeye varacağını hissediyordum. Ahmet Piriştina rüzgarıyla çıktık, Levent Piriştina rüzgarıyla devam ettik. Buca, Levent’i çok sevdi. Hanımlar, oğulları gibi sahipleniyor. İki dönem kocamı halka sundum. Bu dönem de oğlumu... Sadece soyadımıza güvenerek de yola çıkmadık. Levent’e güvenerek, birikimine, tahsiline, kadrosuna, ekibine güvenerek yola çıktık.
‘Babasını geçecek’ diyorum
* Oğlunuzla ilgili hayaliniz var mı? Siyasette onu nerede, nasıl görmek istiyorsunuz?
- Babamızda çok hayal ettiklerimiz vardı, yaşayamadık... Ahmet’te hayal ettiklerimi oğlumda ben göremesem bile çocuğu, karısı görsün isterim. Çok inanıyorum. “Babası gibi olacak” dedikleri zaman ben, “Babasını geçecek” dedim. Oğlumun benim bu sözümü tutması lazım, babasını geçmesi lazım. Görmek için de yaşayacağım. İnsanlara güven verdik. Levent için istediği bir şey varsa, birebir yapmam gerekirse hiç tereddütsüz giderim. Bir görev verirse memnuniyetle gönüllü olarak koşarım.
Onu en iyi inceleyecek kişi bendim
* Babanızla, bir gün siyasete gireceğinizi konuşmuş muydunuz? Onun o zamanlar size tavsiyesi olmuş muydu?
- Kararı şekillendiren çok faktör var ama en önemlisi hayatla tanıştığınız ilk dönem. Üniversiteye, 18 yaşına kadar çok hareketli, çok hızlı ve çok siyasi geçti. Sadece siyasiler değil; sanatçılar, politikacılar, gazeteciler, yazarlar... Birçok insan hep evimizdeydi. Bunun da çok etkisi oluyor hayatınızı yönlendirmenizde. Öyle büyümek, sevmeniz anlamına gelmiyor olabilir ama bende o öyle olmadı. Ben o çevreyi gerçekten sevdim. Bireysel değil; toplumsal mutluluğu, insanların yüzünü güldürebilmeyi sevdim. Onun nasıl yapılacağını öğrendim. Sonra, yapıp yapmamaya karar vermekti mesele. Babam bana hiç “Siyasete gir” demedi. Ama ben 13-14 yaşındayken hep yanında istedi. Afiş asmaya da gittim, toplantılara da, mitinglere de gittim. Bana sadece siyaseti gösterdi. O ortamlara soktu. Baskı yapmadı, sevmemi sağladı. Ve işte o yüzden bugünlerdeyiz aslında. Sağcı-solcu demeden, doğulu-batılı demeden, herkesin sevgi ve saygısını kazanmış bir halk adamıydı Ahmet Piriştina. Onu ailenin içinde en iyi inceleyecek kişi de bendim. Mesai arkadaşlarıyla ilişkisi, insanlarla diyalogları, sorunlara yaklaşım biçimi, çözümlerdeki pratikliği... İyi incelediğimi düşünüyorum. Yönetim anlamındaki uygulamada da mutlaka hayata geçirmem gerektiğine inanıyorum. Başarı oradan geliyor zaten. Siyasetçinin de herkes tarafından sevilip, bir gün ayrıldıktan sonra özlemle anılıyor olması... Demek ki, izlediği yol mutlaka bizim uygulama biçimimiz olmalı. Toplumun sizde o güveni görüp görmediğinin kararı çok önemliydi. İlk başta hissettiler, sonra Buca’nın bu yükünü taşıyabilirler diye karar verdiler.
* Kendi seçim döneminizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- En zor seçim Buca’daydı diyebiliriz. AKP’nin adayı en güçlü yerdi. Belki de Binali Bey (Yıldırım) olmadığı takdirde Büyükşehir’e gösterilecek adaydı. Ona rağmen bu başarıyı almak önemli. AKP bundan 2.5 sene önce genel seçimde 10 bin oyla öndeydi. Önce farkı kapattık, sonra fark yarattık.
* Babanızın yapmak istediği ama gerçekleşmeyen projelerinden hayata geçirecekleriniz olacak mı?
- Onun zamanında hedefi konmuş ancak başlanmamış projeler var tabi. Başta Şirinyer Projesi ve Kasaplar Meydanı. Onun öneminde planlanıp programlanan, uygulanması nasip olmayan projeleri biz yapacağız. Sayın Kocaoğlu da Buca’daki toplantılarda, seçim çalışmalarında onu müjdeledi. Bu yıl kazmayı vuracağız. Ahmet Piriştina döneminden kalmış iki büyük projeyi bir an önce hayata geçireceğiz.
Bu fotoğraf 28 Mart 2004 seçimlerinden bir gün önce çekilmişti. Buca’daki mini mitingten gelen Piriştina Ailesi’yle Kültürpark’ta buluşmuştuk. Çimlerin üzerinde, Mine, Levent, Ahmet Piriştina’yla birlikte poz verip, röportaja devam etmiştik. Ahmet Piriştina, hayal ettiği İzmir’i anlatmıştı. Buca mitinginde gördüğü coşku sonrası İzmirlilerin sevgisinden ve seçimi kazanacağından emin olduğunu söylemişti.
Paylaş