Paylaş
TRT’nin sesi, aynı zamanda da denize tutkusuyla tanıdığım Murat Can Canbay, “Tarihi, günü bile unutacaksın. Sadece rüzgarı ve denizi düşüneceğiz” dediğinde, aslında çok da inanmamıştım. Bodrumlu yelkenci kadınlardan oluşan Yüksek Ökçeler’in kurucusu eşi Füsun Bay Canbay da, “Mutlaka yaşamalısın” dediğinde, kendimi Bodrum yollarında buldum. Tam da dedikleri gibiymiş. Bodrum Limanı’ndan 22 Ekim’de 100 tekne ve binin üzerinde yelken tutkunuyla demir aldığımızda, denizin üzerindeki o manzarayı gördüğümde ancak anlamaya başladım. Bu organizasyon bizim yıllardır bir şenlik ve yarış havasında gördüğümüz fotoğrafların çok daha ötesinde ve büyükmüş. Maviliğin üzerinde birer gelin gibi süzülen ahşap tekneleri uğurlamaya gelen Karşıyaka Belediyesi Bandosu, start alanındaki coşku unutulacak gibi bir fotoğraf değildi. İşte o kareleri teknede görüntüleyen TRT’den Ercan İşsever de bizimle paylaşıyordu...
Leros kapı açılsın istiyor
İlk etap, Gümüşlük’te masal gibi sonlandı. Ertesi gün ise Gümüşlük-Kos etabı için yola çıktık. Yarışçıların heyecanını yakından izleye izleye yol alırken, karşı teknelerden bile o anları yaşıyorduk. Kos Limanı’na vardığımızda hazırlıkların günler öncesinden başladığını öğrendik. Liman, Türk denizciler için boşaltılıp hazırlanmıştı. Komşu Kos yüzlerce Türk yelkenliyle dolmuştu, esnaf adeta bayram yapıyordu. Aynı manzara ertesi gün Kos-Leros etabında da sürdü. İki Yunan adası da belki tarihlerinde ilk kez böyle bir deniz organizasyonunun limanı oluyordu. Sakin ve kendi halindeki Leros adasında da esnaf ve adalılar günler önceden hazırlık yapmıştı. Ada bir anda renklendi. Çoğunluğu Didim’den göç edenlerin oluşturduğu ada esnafı öyle mutluydu ki, ertesi gün tekneleri yolcu etmeye marinaya geldiklerinde gözleri dolu doluydu. Ayrılmadan öğrendik ki, bu organizasyon sonrası adaya bir gümrük kapısı açtırmak için girişimlere başlamışlar. Yalıkavak-Yalıkavak etabında Bodrum Cup 2013’ün ana sponsorlarından Palmarina’da demirlediğimiz iki gün ise denizcilerle derin sohbet etmenin keyfine vardık. Usta kaptanların derya gibi hikayeleri, genç denizcilerin heyecanı ve aralarındaki bağı gördüm. Anladım ki denizde hayat başka. Biz başka bir dünyada yaşıyoruz onlar ise bambaşka!
.
Bu sadece yarış değil
100 yelkenli ve bin 500 kişiyle bir hafta denizde yolculuk kolay mı? Peki ya bunu 25 yıl sürdürebilmek? Bodrum, Bodrum Cup’la bunu başardı. Üstelik bir milyon Euro bütçeyle yapılabilecek böyle bir organizasyonu imece usulüyle gerçekleştirerek. Sokaktaki küçücük çocuktan belediye başkanına kadar yelkeni bilen, denizcilik tarihi efsanelere geçen Bodrum, bu organizasyonla artık İspanya, İtalya gibi dünya ülkelerine kafa tutmaya hazırlanıyor. Ancak zorlanarak. Yıllardır bin bir emekle Bodrum Cup’ı büyütmeye, sürdürmeye çalışan Erman Aras’la yola çıkış hikayelerini, yaşadıkları zorlukları ve Bodrum’un bu organizasyonla aslında nasıl dünya markası olabileceğini de konuştuk:
Türkiye’de bir festivali bile 25 yıl sürdürmek zorken siz bu organizasyonu nasıl buralara getirdiniz?
- Buna benzer ciddi büyük organizasyonlarımız var. İstanbul Festivali gibi arkasında büyük holdinglerin, devletin olduğu var, ama yerellerde yok. Dayanmıyor, çünkü sürükleyemiyorsunuz. Sonuçta ciddi bütçelerle yapılması gereken bir noktaya geldik. Biz Bodrum’da bunu imece usulü olarak bugünlere kadar getirdik, ama artık zorlanıyoruz. Hedefi büyütürseniz zorlanırsınız.
Ar-Ge mutfağı oldu
Bodrum Cup’ın öyküsü nasıl başladı?
- Türkiye’de yatçılık tarih öncesinden beri var, özellikle Bodrum’da. Ancak Cumhuriyet tarihinde bir anda motorun çıkmasıyla birlikte yelken bırakıldı. Daha sonra mavi yolculuk çıktı, çok popüler oldu. 1981’de dört mavi yolculuk yapan gemi varken, birden yüzlere, binlere çıktı. Balıkçılıktan gelme kaptanların sayıları tekneye hitap edemedi, yeni nesil kaptanlar ise sadece tekneyi kullanmayı bildi. Yelken farklı bir eğitim. Bunun bir tek çözümü vardı, o da denizcilik meslek liselerinin deniz kıyılarına açılmasıydı. Anadolu meslek liselerinin içine denizcilik bölümü açtılar, ama içinde denizcilik hocası yok, dikiş nakış hocası vardı. Denizciyi karada, sınıfta yetiştiremezsiniz. “Dünya ne yapmış” diye dönüp baktığımızda Bodrum Cup gibi organizasyonlarda biz yelkeni sevdirebiliriz, burayı okul gibi de kullanırız diye düşündük. Bodrum Cup’ın başlangıcı böyle oldu.
Bodrum Cup içinde pek çok konuyu, mesajı, eğitim de barındırıyor...
- Biz tekneleri mavi yolculuk için yaptığımız için bazı sorunlar çıktı. Şimdi tersanelerimizde mühendis çalışmaya başladı. O kadar ilerledik ki Bodrum Cup bir Ar-Ge mutfağı oldu. Tüm ustalarımız yeni yaptığı eserleri burada denediler, sınadılar, kendilerini geliştirdiler. Ancak yeni nesillere öğretmemiz gerekiyordu. Era Yelken Kulübü başta olmak üzere kulüpler kuruldu. Şampiyonlukları gelmeye başladığı zaman ciddiye almaya başladılar. Bu tesislerin sonucunda hedef olimpiyat şampiyonluğu, ona da adım adım gidiyoruz. Bir de üçüncü hedefimiz okul gemisi yapmaktı.
Şampiyon gemimize broşür bile veremiyoruz
Okul gemisi düşüncesi nasıl ortaya çıktı?
Ahşap tekne yapalım bir stant olarak kullanalım, gittiğimiz etkinliklerde de gösterelim istedik. Yine imece usulü diye düşündük. Bugünkü değeri 3 milyon Euro olan, 32 metre Bodrum yelkenli okul gemisini, cebimizde sanki para varmış gibi tüm Bodrum’u harekete geçirerek üç yılda bitirdik. Maalesef sponsorsuzluk nedeniyle bir türlü istediğimiz gibi çalıştıramıyoruz. En son Barselona’da birinci oldu. Yurtdışından binlerce insan geziyor gemimizi, ama biz bir broşür bile veremiyoruz. Cumhuriyet tarihinin ilk yelkenli okul gemisi ve elinden tutan kimse yok. Türkiye denizi sadece fosseptik olarak görüyor. Birkaç etkinlikte boy göstermek yetmiyor. Destekleyenlere haksızlık yapmak istemeyiz, ama o kadar az ki.
Sizin hayaliniz nedir?
- Hollandalı ekiplerimiz var, İspanyollar var. Yıllardır geliyorlar. Programımıza Yunan adalarını da koyduk. İlişkilere katkı koyuyoruz. Leros adası, Yunan başbakanına baskı yapıyor, gümrük kapısı açılmasıyla ilgili. “Siz gelin, biz de size gelelim” diyorlar. “Ekonomimizi canlandıracağız” diyorlar. Komşunun girdilerini bile artırabilecek bir organizasyon. 100-105 tekneyiz bu sene, bin 500’ün üzerinde insanımız var, ama Bodrum’dan 500 tekne uğurlamaya gelse yer yerinden oynar. Türkiye’nin denizcilikte geldiği noktayı sergilersiniz. Akdeniz’de ses getiren gerçek bir deniz festivali olmasını hayal ediyorum. Ama bu sponsorsuz olmaz. Biz de Türkiye’deki uluslararası şirketlere diyoruz ki “Elimizden tutun. 25 yılda biz bu hale geldik, önümüzdeki 25 yılda daha hızlı ilerleyebiliriz.” Bu güne kadar bir tane vali geldi, ikinci bir valiyi daha bir günlük denize çıkartamadık. Ödül törenine geliyorlar, ama yetmiyor. Samimi insanlar istiyoruz. Yarışı yaşamalarını istiyoruz ki olayın ne olduğunu görsünler. Ona göre gelecek programlarımızı yapalım, dünya markası olalım
Paylaş