Hani, en çıkmaz zamanlarında hayatın tüm sorumluluğunu yüklediğimiz, kendi üstümüzden tamamen çevik bir hareket ile karşı kıyıya attığımız, suçlu ben değil, sen değil, biz değil türünden cümleler ile bütün suç işte onundur dediğimiz kader var ya; hani meşhur şarkısı da var.
İşte o kaderden bahsediyorum. Ona yeni bir ad taktım.
Kader pek hicranlı geliyor bana. Yeni çağa uysun ve daha da pozitif olsun diye ona ‘Kurgu’ diyorum artık.
Bu sonsuz çağ kurgusunu anlamaya çalışmaya da kısaca hayat deniyor etrafta. Yeni deyimi ile varlık süreci.
* * *
Zaten tüm oluşumlar da bu kurguyu anlamak için varolmuş aslında. Tüm dinler, Uzak Doğu felsefeleri, Buda, yoga, bildik bilmedik tüm kendini arama durumlarının amacı bu kurguyu ve onu yaratanını anlamak.
Bulunmuş mu bilinmez ama isteyince hissedilir. Hissedince kendini bilmeler, kurguna yön vermeler ve bazen de sakince kendini kurguya, bırakmalar başlar.
Bazen de sessizce saf saf bilinmezini yaşarsın. Bir an sonrasını bilmeden devam edersin. Hiçbir algı, hiçbir ses gelmez kurgudan ama gelen bir şey vardır hayatına.
Bilmezsin, kokusunu dahi duymazsın, yalnızca başına gelir ve yaşarsın. Dalgasız durgun sular bir sonraki fırtınanın habercisidirler. Bir gece bir trene binersin ve...
* * *
Aniden gelen tüm kazalar hepimizi çok etkiler. Çünkü ani olurlar yani plansız, programsız değişimler yaşatırlar ve üzücü ve korkutucu ve ayırıcıdırlar. Her kaza sonrası nedenler araştırılır.
Nedenler ve suçlular.
Nedenler ve amaçları.
Nedenler ve bulunamayan sonuçları.
Süregiden bulma yolları daima bir kapalı kapının önünde son bulur.
Kurgu!
Çünkü böyle yazılmıştır o kişilerin kurgusu. Nedeni vardır elbette tüm oluş için ama, sonucunu bulamayız kendimiz için. Acıtıcı, sarsıcı tüm kazalar derinden inince içimize bazen reddederiz, bazen dalarız içine
... ama sonuç yoktur.
Garip değil mi?
İnsan nasıl da hiçbir şey yapamaz kalıyor. Gerçekte ise bir sürü şeyi yapabilecek gücü olmasına karşın, kurgunun karşısında şaşkın kalıyor. Sevginin karşısında sevgiden ayrı düşünce kabullenmesi zor çok oluyor.
* * *
Ben tren kazası sonrası haberleri dinlemekte çekimser kaldım. İlk anlar sanki yokmuş saydım kendimce. Sonra bu kandırmaca dedim, sonra bu kurguya dahil olanları düşündüm, dahil olanların sevdiklerini, nedenleri, amaları...
Kapalı kurgu kapısına geldim, bu yazıyı yazar buldum kendimi. Kurguyu algılama yazısı.
Kurgu bu, kimilerine sessiz ama nedeni sağlam bir oyun hazırlar her an. Asıl tuhaf olanı bu oyunları bizim seçiyor olmamız gerçeğidir. Biz seçeriz ama bilmeyiz. Hatırlamak bunun için önemlidir. Akıp giderken hayatı, iyi solumak gerek detayları. Detaylar bize ipucudur çünkü.
* * *
Farkına vardım ki her şeyin ardında bir amaç var. Görünen, görünmeyen her şeyin bir nedeni, bir eşiti var. Bu nedenler bizi oluşturuyor. Karşı çıkmak veya kabul etmek fark etmez, bu kurgu saati hep işliyor. Döngü dönüyor.
Acılar veya gülücükler, her duygunun bile bir nedeni var. Kısacası tüm bu nedenlerle her birimiz hayatı oluşturuyoruz. Hayatın her farklı yüzü bize dönüyor zaman içinde, bizler de o an neyi yaşamamız gerekiyorsa yaşıyoruz. Kabullen ama teslim olma.
Her yeni oluşum bize bir şeyi hatırlatmak içindir. Hatırlamak gerek ne olursa olsun sevgiyi. O zaman kurgunun karşısında biz gerçek biz oluruz. Çünkü sevgi her zaman en kuvvetli enerji.
* * *
Kimilerine ani acı, kimilerine ani sevinç, kimilerine sessizlik, bazılarına çok seslilik, bazısına bolluk, bazısına kıtlık...
Türlü duygudan türlü seçimle kurgunun içindeyiz işte.
Hayat bu demek.
Yapılacak tek şey, ne olursa olsun sevmekten vazgeçmemek.