Paylaş
Pandemi yüzünden kapılarını kapatmak zorunda kalan tiyatrolar bir senedir ıssız. Yazın aldıkları küçük nefesler dışında oyun yok, ışık yok, ses yok, prova yok, seyirci yok. Haliyle hayatını tiyatro yaparak kazanan oyuncular, yönetmenler, teknisyenler, gişeciler, dramaturglar, yazarlar ve tiyatro mekânlarını ilmek ilmek emeklerle yürüten ödeneksiz tiyatro işletmecilerine de ayakta durmak için tutunacak dal yok.
Zihin açan metin
Önümüzde belirsiz bir gelecek, kapanan sahneler, parça parça dayanışma kampanyaları, üretimlerini dijitale yönlendirmeye çalışan ekipler, vergi borcu nedeniyle bakanlık desteğine başvurma aşamasına bile gelemeyen tiyatrolar var. Tiyatronun içinde bulunduğu çıkmazı, kısa ve vurucu bir şekilde dillendiren iki metin performansından bahsetmek istiyorum: Platform Tiyatro ve Alican Yücesoy’un ortak yapımcılığında hazırlanan, YouTube’da ücretsiz izleyebileceğiniz bu iki video günümüz tiyatrosunun tanıdık ve ironik kaleminden çıkan Erce Kardaş’ın Türkçeye kazandırdığı metinleri, Mark Levitas’ın yönetiminde ve iki çok iyi oyuncu aracılığıyla bize getiriyor.
Olanaksız Tiyatro
Çağdaş Alman tiyatro yazarı Wolfram Lotz’un (Bizde Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘Gülünç Karanlık’ oyunuyla tanınıyor) ‘Olanaksız Tiyatro’su adeta kısa bir ‘Tiyatro ne işe yarar’ manifestosu. Elif Ürse’nin yorumladığı metin tam da şu ana, sürreel bir kâbusun içinde debelenen bir gezegene sesleniyor: “Hakikat, sen kim oluyorsun ki hayallerimizi belirlemeye cüret edersin? Hayatlarımıza hükmedecek kadar kusursuz musun ki!” diyor, bir nevi… Özgürleşmenin yolunun ‘hayalle hakikatin çarpıştığı yer olan’ tiyatrodan geçtiğini anımsatıyor. Hakikatin sunduğu koşullardan kaçmak için nefesimizle aramıza maskeler koyduğumuz bu dönemde, Lotz’un gidişata çomak sokan metni zihin açıyor. Finalde oyuncunun ıssız bir şehir meydanına yerleştirilmiş olması da performansı pandemi gündemine akıllıca bağlıyor.
Şov Devam Edemez
İkinci videoda bir başka çağdaş Alman yazarın, Roland Schimmelpfennig’in pandemi sürecinde yazdığı ‘Şov Devam Edemez’i Alican Yücesoy’dan izliyoruz. Yine dijital bir konseptle hazırlanmış ortamda, duvarlar arasında sıkışmış bir tiyatrocu var karşımızda. ‘Serbest düşüşteki’ tiyatroda olan biteni anlatıyor. Bir ‘hayalet tiyatro’ tarif ettiği. Müthiş bir tanım yapıyor Schimmelpfennig tiyatro için: “Analog bir dinozor ve bir cennetkuşu gibi”. Evet, birkaç ay öncesine kadar en küçük, en dar olanaklı tiyatro sahnesinde bile her şeyi yapmak mümkündü, şimdiyse bu analog dinozor, bu cennetkuşu her geçen gün üstüne daha fazla kapanan duvarların arasında sıkışmakta.
Özenli prodüksiyonlarla hazırlanmış iki performans da tiyatro gündemine, tiyatronun içinden bir bakışla, teatral bir dille sesleniyor. İzlemediyseniz 20 dakikanızı ayırın derim.
Paylaş