Paylaş
BİLİYORUM çok zor günlerden geçiyoruz. Biliyorum her geçen gün daha da zor nefes almak. Hele bazı sabahlar, şehit haberlerinin geldiği o kara sabahlar, ciğeri yakan keskin sülfür kokusu gibi hayat. En kötüsü de terörün o hiç olmadığı, hiç uğramadığı, hiç can yakmadığı, herkesi bir arada, barış içinde yaşadığı şehirlere gıpta ile uyanmak. Ama bu ülke bizim. Hepimizin. Gidecek başka yerimiz yok, bildiğimiz başka yol yok. Belki de her şeyden önce yorumumuzu değiştirmek gerek. Bizim gibi olmayana, bizden olmayana, bizim gibi sarı bakmayana, bizim gibi mavi görmeyene ışık olmak gerek. Herkesin inandığı kendine. Her şeyden önce bunu anlamak gerek.
Bana iyi gelen kitap: EUREKA
İşte tam da bu vesileyle, tanışmanızı çok istediğim biri var, Nalan Kahraman. Bu yıl geçirdiğim çok zor zamanlardan sonra onunla, “enerjimi doğru yönlendirme ve hayatla ilgili yanlış yorumlarım” üzerinde çalışmaya başladık. Başlangıçta inanmayarak gidip iki ay içinde anne kaybını bir nebze olsa da hafifleterek, hayatın beni sevdiğine, aslında sevebileceğine inanarak ayrılmaya başladım yanından. Ve başımıza gelen iyi kötü her şeyin aslında bir yorumlama kazası ya da başarısı olduğuna şahit olmaya başladım. Şimdi size Nalan Kahraman’ın taze çıkan kitabı EUREKA’yı gurur duyarak (ama en çok da sizin de benim gibi o büyük uçurumların kenarından çabucak dönmenizi ve yeni bir insan olmanızı umarak) sunuyorum. Kitabın başlığı tabii ki “yorumunu değiştir, hayatın değişsin”. Tüm büyük kitapevlerinde ve internet üzerinden bulabilirsiniz.
Bizim Kopenhaglı kadınlardan neyimiz eksik?
Bu yaz yaptığım, kendime iyi yapmışım dediğim, sırt çantasıyla bir uçtan bir uca bisikletle gezip hiç unutamadığım iki şehir; Stockholm ve Kopenhag’tı. En zor tarafı ise benim gibi bir bisiklet aşığının şehirden ayrıldığı gün oldu. Sabahın köründe gittiğim bisikletçideki hüznüm ve sarı bisikletimle vedalaşmam evlere şenlikti. Neyse ki artık İzmir’de de güzel şeyler oluyor. (Eylül sonu bir takım gereklilikler gereği bir ayağım İstanbul’da yaşamaya başlıyorum, İzmir’den ayrı kaldığım haftalarda en çok bisikletimi kullanmayı özleyeceğim) Ne diyorduk? SÜSLÜ KADINLAR BİSİKLET TURU!
En tatlı tarafı da yazdıkları manifesto: Bisiklete herkesin binebildiğini, hatta çok güzel bindiğini, o da yetmezmiş gibi süslü püslü bindiğini göstermek için ‘Süslü Kadınlar’ yollarda olacak. İzmir’in yollarını parfüm kokusu saracak. Yaptır saçları, sür parfümünü, giy kokoş elbiseni, tak şalını, sür rujunu-ojeni, giy topuklunu; sadece kendini mi süsleyeceksin? Hayııır... Bisikletini de süsle, çık yollara... Tura katılım koşulları: 1- Kadın olmak, 2- Süslü olmak, 3- Süslü bir bisiklete sahip olmak, 4- En fazla 10 km hızla ilerlemek, 5- Şaşkın şaşkın bakanlara el sallamak.
Süslü Kadınlar Bisiklet Turu etkinliği ilk kez 2013 yılında “Dünya Otomobilsiz Kentler Günü” etkinliği çerçevesinde yapıldı. Bu etkinlik Sema Gür tarafından facebook etkinliği olarak açıldı ve kulaktan kulağa dolaşarak bir çok kadına ulaştırıldı, bisiklet turuna tam 300 kadın katıldı. Kadınlar en güzel kıyafetlerini giyerek, bisikletlerini çiçeklerle ve kurdelelerle süsleyerek Konak Meydanı’nda toplandı ve Alsancak’a pedal çevirdikten sonra “şehirlerde egzoz kokusu yerine parfüm kokusu olsun” konulu basın açıklamasını yaptılar. 2014’de ikinci kez düzenlenen etkinlik, yazılı medyada ve televizyon kanallarında yayınlanınca, katılımcı sayısı iki katına çıktı.
Bu yıl 20 Eylül Pazar günü, saat 17:00’de Konak Meydanı Saat Kulesi önünden başlayacak etkinliğe İzmir’in tüm güzel kadınları katılıyor. Orada olup biraz yüzünü güldürmeye ne dersin? www.suslukadinlarbisikletturu.com
Paylaş