Paylaş
Elinde buzu erimiş, limonu kurumuş bardakla kalakalırsın.
İşte yine öyle olacak. Bak, ağustos bitti bile.
Ama dert etme. Şimdi bayram.
Nerede o eski bayramlar diyerek, bir yandan da valizini yapıyor hayat.
İşte gerçek de bu.
Dönüşümü kabul et.
En azından güneş, biraz daha tepede.
Sevdiklerin yanında. Okul da tatil, “daire” de.
Çikolata bol. Baklava da var, kahvenin yanında likör de.
Ama en çok, telefonun elinin altında.
Mesaj yazmak için değil, aramak için.
Araban altında, o yoksa otobüs var.
Binip gitmek için değil, inip varmak için.
Küslükler var, barışmak için.
Hayat bazen, bir telefona bakıyor.
Aradın, aradın.
THY sen bizim her şeyimizsin
Napoli’den döndüm, “kraliça”lar gibi ağırlanarak.
Çünkü, büyük ikramiye bu kez bana çıkmıştı.
Millerime kampanya vurmuştu ve ben “büssnıs klass” uçacaktım hey hat.
Giderken de dönerken de bir heyecan.
Bir elini-kolunu nereye koyacağını bilememe hali.
Yandaki işkadını “leydi”den ve “elegans” hostesten konvers’lerini saklama hali.
İnsan bari dedim, doğru dürüst bir ayakkabı giyer şampanya ikramına teşekkür ederken.
O değil de gözlerimi en çok, Türk Hava Yolları’nın, İtalya’da ve tüm Avrupa’da bu kadar değer görmesi doldurdu.
Türkiye diyorsun, 2 şey söylüyorlar:
“İstanbol” ve “Törkiş Eyirlayns”.
İzmir’i henüz bilen yok.
Ama ben depresif bir Polyanna’yım.
İzmir’in sesini de duyacaklar bir gün.
Bisikletim uçar gider!
Şu hayatta;
1. uçak biletim olsun. 2. bisikletim olsun.
Başka şey istemem. Uçak, bisikletimle gidemeyeceğim yerler için.
Bisikletim, İzmir’e rağmen, İzmir için.
Koca İstanbul’a 1004 km’lik bisiklet yolu yapımı bir ay içinde ihaleye çıkıyor. Sultanahmet’le Beyazıt’a Barcelona’daki gibi kiralık bisikletleri yerleştirdiler bile.
Ama hani en çok ben benziyordum Barcelona’ya?
Bisikleti alan, İzmir’i geçti yine.
Tut ki, yıl olmuş 2011.
Bir bisiklet yolum bile yok.
Anlıyor musun?
Paylaş