Paylaş
Çok garip bir dünya. Ne garip bir çağ. Ne acayip bir ülkede yaşıyoruz. Hiç düşündünüz mü? Her yanımız, her anımız düğün – cenaze. Dört yanımız çalgı - ağıt. Kimimiz çocuk yaşta zorla evlendirilirken, kimimiz kariyer uğruna evliliğini geciktiriyor; birimiz akşam katılacağı bir davet için kuaföre koştururken, bazımız sokakta, o soğukta zorla dilendiriliyor.
Bazımızın suratında patlıyor Osmanlı tokadı yemeğin tuzu yok diye. Öbürümüz yemek yapmaya vakit bile bulamayıp internetten sushi siparişi veriyor. Hepsi normal geliyor bize. Hepsi sıradan. Yaşlı bir dilenci kadının yanından başımızı bile o yöne çevirmeden geçip gidiyoruz. Hayatın adaletini kabullenmiş gidiyoruz.
Tıpkı birazdan vereceğim farklı konu başlıkları gibi Türkiye. Bir yandan buz gibi soğukta avuç açmış titreyen bir kadın. Öbür yandan eğlenceli bir konser gibi.
İçimizin kanırtan bir haber almışken, birden gangnam style yapmaya başlıyoruz. Hayır, suçluluk hissettirmek değil niyetim. Sadece böyle yaşamak zorunda bırakılışımıza isyanım. Zegin-fakir arasındaki, beyaz yaka–mavi yaka arasındaki, doğu-batı arasındaki, açık-kapalı arasındaki, şehir–köy
arasındaki hatta iki mahalle arasındaki ayrılık hiç bu kadar doruğa çıkmış mıydı ben doğmazdan önce de bu ülkede onu merak ediyorum.
Bizi birleştiren tek şeyin bir bayrak değil; aynı pınarın suyunu içmek olduğunu, yüzyıllardır aynı ekmeği yemek için aynı başağın buğdayını paylaşmaya muhtaç olduğumuzu hiç bu kadar unutmuş muyduk daha önceleri?
Bu kadını dilendirenin
Adı Sabriye Teyze. 70’lerinde var söylenene göre. Yer İzmir Karşıyaka Çarşısı. Günlerden Cumartesi. Havalardan soğuk. Çarşının sonuna doğru, yere çömelmiş, titreye titreye dileniyor. Kimse bakmıyor. Kimse para vermiyor. Yanına gidiyorum. Konuşmuyor. Kalkmıyor. Kafasını kaldırıp yüzüme bile bakmıyor. Fotoğrafını önden çekip daha da rencide etmek istemiyorum onu. Para veriyorum. Fırından gidip sıcak poğaça getiriyorum. Onu bu hale koyup dilendireni bekliyorum bir yandan da az ötesine saklanıp. Kimse gelmiyor. Ama biliyorum biri var. Onu akşam vakti bir arabaya koyup izbe bir eve götüren ve ertesi sabah yine o kahrolası mecburiyet yerine bırakan, kahrolası biri. Kimse sesini duymuyor. Belki bu yazıyı okur da birileri...
GÖKSEL’İM GELDİ
Demiştim size yazının daha en başında. Tezatlarla dolu bir köşe var bugün mönümde diye. Beni en çok yatıştıran şey müzik. Bu ülkede en sevdiğim müziği de Göksel yapıyor gibi geliyor bana bazen. Türk pop müziğinin önemli kadın yorumcu ve şarkı yazarlarından “Göksel”, büyük ilgi gören son albümü “Bende Bi Aşk Var” ile bu akşam İzmir Arena sahnesinde...
1971 yılında İstanbul’da doğan Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde eğitimini sürdürürken, profesyonel olarak müzikle ilgilenmeye başlayan Göksel’in ilk albümü “Yollar”, 1997 yılında yayınlandı. Bestelerin çoğunluğunun Göksel’e ait olduğu albümdeki “SABIR” benim ilk Göksel hitim oldu. 2001 yılında “Körebe”, 2003 yılında“Söz Ver”, 2005 yılında “Arka Bahçem” ve 2007 yılında “Ay’da Yürüdüm”, 2009’da “Mektubumu Buldun mu?”, 2010’da “Hayat Rüya Gibi” ve son olarak 2012 Ocağında çıkan “Bende Bi’ Aşk Var”; kişisel CD arşivimde yerini aldı. Ben bu akşam Göksel konserinde olacağım. Yaşadığımız acı hikayeleri biraz olsun bastırmak için. Biletler biletix.com’dan ya da Alsancak Peximet cafe’den 34 TL ve 54 TL (sahne önü) karşılığında alabilirsiniz.
Paylaş