Sen, ben, bizim oğlan

HEP savunduğum bir görüş var.

Haberin Devamı

İzmir’i kalkındıracak olan İzmirli değil!
İzmirli’nin, İzmir’de para harcamasını beklemek beyhude.
Ahmet’ten aldığım parayı Mehmet’e vererek, Mehmet’ten bana gelen parayı tekrar Ahmet’in ürününü alarak dönmüyor bu şehrin ekonomisi.
Bu durum artık ayan beyan ortada.
İzmir’i dışarıya açmanın vakti çoktan geldi de geçiyor.
Sadece yurt dışı değil kastım.
İstanbullu’nun, Ankaralı’nın, Antalyalı’nın sadece tek bir hafta sonu için bile İzmir’e gelmesini sağlamak. Yüksek gelirli, yemesini içmesini seven, tarihe ve kültüre meraklı kesimin; seyahat destinasyonları arasına İzmir’i de katabilmek marifet.
Diyeceksiniz ki bana, bu kesim zaten her yaz Alaçatı ve Çeşme’ye akın akın geliyor. Ben de size diyeceğim ki, “ne acı el kadar kasaba almış başını İzmir’i geçmiş.”
Neler yapıldı, ne yapmak gerek?
Şimdi size şehirde çok fazla bilinmeyen bir projeyi anlatacağım.
İzmir Kalkınma Ajansı ve Kültür Turizm Bakanlığı geçtiğimiz yıl, İzmir’i dünyanın en önemli seyahat dergileri bazında tanıtmak için 2 proje birden gerçekleştirdi.
İlki; dünyanın önce gelen 10 seyahat dergisi için, İzmir’e turist olarak gelmiş Hollandalı bir kadının gözünden İzmir’i anlatan nefis bir yazıydı.
Nefis diyorum çünkü yazıyı, dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen seyahat dergileri için yazan İzmirli genç bir yazar kaleme aldı.
Bu 4 sayfalık yazı, panoramik Paris ve Venedik sergileriyle Amerika’da bile
ses getiren fotoğraf sanatçısı Tamer Hartevioğlu’nun panoramik İzmir fotoğrafları ile bir seyahat yazısı tasarımı haline getirildi.
Ve 2011 yılı boyunca her ay dünyanın önde gelen dergilerinde (Marie Claire İtalya, Marie Claire Travel İspanya, Marco Polo, Condenast Traveller New York, National Geographic Europe) 4’er sayfalık İzmir seyahat yazıları yayınlandı.
İkinci proje ise; tüm bu dergilerin editör ve yazarlarının (67 adet trend belirleyici gazeteci) geçtiğimiz mayıs ayında İzmir’e davet edildi ve 5 gün boyunca Kadifekale senin, Agora benim, Çeşme senin Seferihisar benim ağırlandı. Bu proje sonrası, adı geçen dergilerde çıkan İzmir izlenimleri ise İZKA arşivinden bulunabilir.
Yani diyeceğim şudur ki; sen, ben, bizim oğlan devri çoktan kapandı.
İzmir’i 360 derecelik bir pazarlama planı kullanarak; yükselen bir trend haline getirmek gerek.
Ve tabii ki, bunu yapmak için kente de pek çok yatırım yapılması gerekiyor.
Örneğin; yıllardır rafta bekleyen Ege Medeniyetleri Müzesi...
Örneğin; 1970’lerden kalma ruhu ve görüntüsü ile İzmir Fuar Alanı...
Dünyada kazanan trend yaratan şehirler.
Yoksa kimse sizi merak edip de google’dan isminizi aratmaya gerek duymuyor.

Haberin Devamı

Biorezonans macerasında final

Haberin Devamı

2011’in son aylarında beni perişan ederek iki kez hastane kapılarına götüren alerji ile savaşımda (biri kedi tüyü, diğeri ev tozu) finale yaklaşmış bulunuyorum. Bunun için her hafta 1-5 saat boyunca, Türkiye’nin önde gelen biorezonans kliniklerinden birinde tedavi gördüm. Çocukluğumdan beri var olan ve hiçbir şey çözemez dediğim bu iki lanet alerjimin dışında var olan, benim ara ara yüzleştiğim 17 adet alerjimle (şeftali, erik, maydanoz, parazitler ve kandida virüsü) daha vedalaştım. Açık havada bir restoranda
otururken dahi beni hasta etmeye yeten kediler artık benim için dünyanın “en sevimli” yaratıkları. Biorezonans tedavisi, bir alternatif enerji tıbbi tedavisi. Acısız ama uzun ve sabır gerektiren bir süreç. Ama dayanıp da tüm haftaları devirdiğinizde, sonuç gerçekten şaşırtıcı. Son olarak güneş alerjisi ile ilgili tedavime başlayan Bornova Biorezonans Merkezi ekibine bir kez daha teşekkür ediyorum.


 

Yazarın Tüm Yazıları