Kanlıca’dan Bozburun’a nefis bir aşk hikayesi

SELİMİYE’de kalırken yolum tuhaf bir şekilde Bozburun’a düştü. Tuhaf bir şekilde diyorum, çünkü planda hiç yoktu. Kafamdaki tek düşünce, çok duyduğum romantik otel Sabrina’s House’u şöyle bir dolaşmak ve koydaki ünlü restoran Orfoz’u da kısaca bir ziyaret etmekti.
İkisine de gidemedim. Bir takım tesadüfler zincirinin sonunda, Bozburun Yat Kulübü iskelesine ayak bastım, bir tam gün ve gece, aşağıda okuyacağınız hikayeyi dinlemek için orada misafir oldum.
Bu hikaye nefis bir ailenin hikayesi. Türkiye’nin büyük denizcilerinden, tıp adamı Süleyman Sadrettin Dirvana ve ailesinin, Kanlıca’daki yalılarından kalkıp 32 yıl öncesinin kuş uçmaz kervan geçmez Bozburun’ununda kendi cennetlerini yaratmalarının hikayesi.

Prof. Dr. Süleyman Dirvana kimdir?
Denizci-doktor Süleyman Dirvana, Boğaz’da doğmuş. Son Osmanlı dönemine ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş. Almanya’da tıp okumuş. 2. Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de askerlik yapmış. 40 sene boyunca Gureba’da (Çapa) operatör hekim olarak çalışmış. Dünyanın ateşe düştüğü 1915’te doğmuş Süleyman Dirvana. Ve kaderi de doğduğu tarihte devam eden Çanakkale muharebeleriyle çizilmiş. Yıllar sonra, 1943’te Seddülbahir’de askerlik yapmış. Aldığı teknenin adını da Seddülbahir koymuş. Ve vefat ettiğinde tek uyumak istediği yere; Seddülbahir tepesine bakan bir kabristana gömülmüş.

Bozburun ile ilk tanışma
İşte böylesine deniz aşığı olan Süleyman Dirvana, 1979 yılının bir temmuz sabahında, eşi Zeynep ve henüz 2 yaşında olan oğulları Edhem ile yaptıkları bir yolculuk esnasında, 7 metrelik mütevazi teknesi ile Bozburun’a ulaşıyor. Neredeyse bir tek evin bile olmadığı bu sakin limandan ayrılamıyor. İstanbul’a dönüşte, bütün kış kafasında taşıdığı fikri en sonunda eşi Zeynep’e açıyor. Ve ertesi yılın yazında ne elektriği, ne suyu olan, Bozburun’daki bu arsayı satın alıyor. Hemen ustalar bulunuyor. Eşek sırtlarında ve 7 metrelik yelkenli üzerinde taşınan malzemelerle tek göz oda ve bir mutfaktan oluşan minik bir taş evi birlikte inşa ediyorlar.

Bozburun Yat Kulübü Nasıl Doğdu?
Zeynep Teyze ya kulübe gelen misafirlerin deyimi ile Zeynep Anne; hayatımda gördüğüm en gözlerinin içi gülen insanlardan biri. Kim olursanız olun, ister trilyonluk bir tekne ile ister Bozburun’dan bir sandal ile gelin, sizi layığıyla ağırlamak için etrafınızda pervane oluyor. Çünkü, aslında burası Zeynep § Süleyman Dirvana’nın yıllar boyunca hem dostlarını, hem de yolu bu koya düşen yatçıları ağırladıkları evleri. “Burası benim evim” diyor Zeynep Teyze.
Ve sözü oğlu Edhem alıyor:

“Ailem burada harika, doğal bir hayat sürüyordu, ben de onlarla vakit geçirmek istedim. Liseden sonra üniversite, askerlik, master, İstanbul’da iş derken eve sadece tatillerde gider olmuştum. Babamın da yaşı ilerlemişti ve sağlığı eskisi kadar iyi değildi, bu zamanı beraber geçirmekle çok iyi karar vermişim.
Yat kulübü kurma fikri o dönemde mi oluştu?

Yıllardır konuşuyorduk. 2008 Ekim ayında korkunç bir kazada, o sırada hem patronum, hem aynı evi paylaştığım ağabeyim Esat Edin ve onun çocukları Cem, Serra ve Aliye’yi Kaz Dağları’ndaki sel felaketinde kaybettim. Hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğunu ve sevdiklerimle geçireceğim iyi vakitten daha kıymetli bir şey olmadığını anlayıp Bozburun’a taşındım. Üç ay gibi kısa bir zamanda dostlarımın yardımı ve annemin büyük çabalarıyla evimizi Bozburun Yat Kulübü adıyla işletmeye başladım. O tarihten bu yana artık yaz-kış burada yaşıyoruz. 12 odası bulunan bir butik otelimiz var. Odaların hiç biri sonradan yapılmadı. Hepsi 32 senelik bir zaman diliminde tek tek yaptığımız, eşyalarını tek tek aldığımız kendi evimizin odaları...”

Zeynep Dirvana “Süleyman Bey”i anlatıyor
Zeynep Dirvana, eşi Süleyman Dirvana’dan bahsederken kah gözlerinin içi gülüyor, kah bulutlar geçiyor güzel mavi gözlerinden. Süleyman Bey’le henüz 25 yaşındayken bir tesadüf sonucu tanışmış ve evlenmişler. (Tesadüf yoktur, vesile vardır sözünü bir kez daha geçiriyorum aklımdan). Zeynep Teyze, hala eşini Süleyman Bey olarak anıyor. Hayatında hiç ismi ile hitap etmemiş. Şimdinin tuhaf hitap şekilleri düşüyor aklıma. Biz bey’leri, hanım’ları bıraktığımız için mi bu kadar hızla kirlendi acaba dünya?

Yerine gelen vasiyet
Edhem Dirvana, doğduğu günden itibaren denizin içinde büyümüş. Bugün 35 yaşında, hızlı ve başarılı bir yelkenci. “En ileri, en modern tekneleri kullan” diyen babasını dinlemiş ve Türkiye’nin en hızlı katamaranı Freezone’u Bozburun Yacht Club’ın filosuna katmış. Free Zone’u, İstanbul’dan Bozburun’a 70 saat süren maceralı bir yolculuk ve 6 arkadaşının yardımı ile getirmiş. Tüm yolculuk esnasında tekne üzerindeki brandada, açıkta uyumuşlar çünkü formula yarışları için dizayn edilen bu yarış teknesinin kamarası yok! Yolculuğun en önemli anı ise Süleyman Dirvana’nın ölüm yıldönümü sabahında, oğlu Edhem’in Free Zone ile Çanakkale Boğazı’na girerek Seddülbahir’de yatan babasını selama durduğu an olmuş.

Konaklamak için ya da sadece yemek için ziyeret edin
Bozburun Yat Kulübü, artık Bozburun’un simgelerinden biri. Özellikle sabah kahvaltıları ya da akşam yemeği için Zeynep Dirvana ve ekibinin ününü duyup gelen onlarca insan var. Ekipte genç şefler ağırlama ve otel yönetiminde ise Galatasaray Üniversitesi mezunu gençler var. En sevilen yemekleri, “karides sarma”, “bademli Levrek” ve “Saray usulü kuzu kapama”. Dilerseniz tekne ile yanaşabilir. Dilerseniz Bozburun’un küçük iskelesine karadan gidip aracınızı park edip Bozburun Yat Kulübü’nden ücretsiz transfer isteyebilirsiniz.
www.bozburunyatkulubu.com
Tel: 0.252.4562192 – Ayşegül Parlayan

* Özel not: Bu güzel aile hakkındaki kaynak için NTV Tarih dergisine ve Edhem Dirvana’nın yolculuğunu kaleme alan Motor Boat § Yatching dergisine teşekkürlerimle.