Paylaş
“İzmir’inizi nasıl alırdınız?” mektupları devam ediyor. Daha bir süre de devam edecek gibi. Heyecanınız kaybolmasın. Yazmaya ve istemeye devam. Mail adresim yukarıda. Ancak iki küçük şartım var: Yazıları kısa olacak–Ayakları yere basacak. Bugünün seçkisi aşağıda.
Bu şehirde yaşamaya gönüllüyüz madem, çorbaya hep beraber tuz atacağız.
En büyük endişem
En büyük endişem, ‘İzmir’i İstanbul gibi yapacağız’ diyerek işbaşına gelebilecek bir yönetimin İzmir’i gökdelen ve AVM’lerle berbat etmesidir. Allah göstermesin, İzmir o zaman geri dönülmez biçimde perişan olacaktır. (M. Bülent Gökay)
Kontrolsüz büyüyor
Beyin göçüne yenik düşmüş, kalabalık bir şehir olma yolunda.. (idealist her İzmirli genç bu güzel şehirde bir yerlere gelmek için umutsuzca çırpınır ama geleceğin burada olmadığını anlar ve kalbini burada bırakarak bu şehri terk eder.) Bu şehirde yüzlerce bina gökyüzüne doğru yükseliyor... gelişigüzelce... Uzun bir binanın yanında, kısa bir bina; orantılının yanında, orantısız. Avrupa tarzının yanında, tarz yoksunu bir bina... Daralan sokaklar; milyarlık apartmanlarına otoparkı bile çok gören acımasız müteahhitler, denetimsizlik, bitmeyen otopark sıkıntısı, daha kötüsü kavgaları! İzmir’imin harika komşuluğunu bitirmek için elinden geleni yapmakta. Tüm tepelerini zapt etmiş gecekondular. Daraltılan ana caddeler!, artan trafik. Araçları parçalayan çukur, engebe dolu yollar, yeniliklere kapalı deniz ulaşımı, yıllardır bitmeyen 3-5 duraklık kısacık bir metro hattı. Yol kenarlarına, kavşaklara ekilen güzelim çiçekler de olmasa. Rakı-balık, Kordon&bira seven İzmirli’nin, Hatay civarında oturuyorsa bırakın sarhoş olmayı, çakır keyif yaya olmaya hakkı yok. Yıllardır yollarda süregelen kaldırım değiştirme ve yol kazma hevesinin sonucu olarak; çamur ve çukurlar her an kirli ve ölümcül bir tuzak gibi karşısına çıkmakta. Bodrum’dan daha güzel olabilecek Güzelbahçe’miz kendi haline terk edilmiş, farklı renklerde ve modellerde keyiflerine göre imar çıkanların, gözde merkezi olmuştur. (Emre Karantinacı)
Kordon hak ediyor mu?
6 yıllık İstanbul macerasından sonra çok sevdiğim İzmir’e geri döndüm. Hayranı olduğum Kordon’daki çirkin yapılaşma, kötü müzik yapan ve dip dibe kafeler-barlar her geçen yıl daha da geriye gitmekte. Eli-yüzü düzgün, mis gibi, masasıyla, personeli ile tertemiz, bahçesini, çiçeğini koruyan işletmelere sözüm yok ancak bir çoğu karanlık, mezbele ve tahammül edilemez müzikler çalan işletmeler. Apartmanlar deseniz bakımsız, hepsi ayrı havada. Kordon yolunun ışıkları doğru dürüst yanmıyor bile. (Şevki Figen)
Yeşil artık hayal mi?
Ben İzmir’den liseyi bitirince ayrıldım ve 12 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra geri döndüm. Memleketine hasret her İzmirli gibi üzerine toz kondurmadığım şehrin içinde yeniden yaşamaya başlayınca gün ve gün birçok eksiğini gördüm. İzmir’de daha çok ağaç görmek istiyorum. Çimenlenmiş bir şehir yazın sulama alanlarında daha çok su tüketimi ve daha az serinlik demek. Aynı zamanda alerji demek. Halbuki daha çok ağaç yapılsa, daha çok bank olsa sahillerde yazın nefes almak daha kolay olur. İzmir’in dağları Körfez’den baktığında kel durur. Bu kendimi bildim bileli değişmedi. Aksine daha çok betonlaştı, daha çok kelleşti. Oralarda da ağaçlandırma yapılması lazım. O dağlardan gelen havanın iklime olumlu etkisi sadece yaz için değil, her mevsim için önemli. İzmir iklimine uygun ağaçlar seçilmeli tabii ki. Bostanlı İskelesi’nde olduğu gibi tahtalara bağlanmış incecik zakkumlar veya palmiye dikimleri olmamalı. (Görkem Kiter)
Bunu imzalansınlar
Yerel seçimlerin yaklaştığı bugünlerde politika ve politikacılardan devamlı şikayet etmek yerine, çözüm üretme ve de dürüst politikacıları ön plana çıkarma yönünden, kısa da olsa, geçmiş dönemlerde ucundan bulaştığım yerel politika arenasında yaralı olabilecek bir öneride bulunmak istiyorum. Şöyle ki; yerel yönetimlerde belediye başkanlığı kadar, yörenin gereksinmelerini en iyi şekilde karşılayacak olan kurum, belediye meclisi ve onun üyeleridir. Adayların belediye meclis üyesi seçilmesi halinde, neleri yapıp neleri yapamayacaklarının ahlaki çerçevesini çizen, hazırladığım türde bir taahhütnameyi imzalamalarını öneriyorum:
Seçildiğim takdirde: 1. Nereden gelirse gelsin, belediye meclisini devre dışı bırakacak her türlü girişime bizzat direneceğime... 2. Çıkar çatışmasına neden olabilecek belediye hizmetleriyle, dolaylı ve dolaysız yoldan bağlantılı her türlü ticaret, taahhüt ve ihale işleriyle uğraşmayacağıma... 3. Meclis üyelerine ek maddi olanak sağlayan tüzük vs’lerde yapılacak değişiklik önerilerinin bir sonraki dönemde yürürlüğe girmesi yönünde oy kullanacağıma... 4. Hakkımda yapılabilecek her türlü araştırmayı etkileyecek hiçbir girişim ve baskıda bulunmayacağıma... 5. Kamu yararına olduğuna inanmadığım her türlü imar planı öneri ve değişikliklerine karşı oy kullanacağıma... 6. Belediye bünyesinde usulüne uydurulmuş gözükse bile, her türlü yolsuzluk ve ahlaksızlığın takipçisi olacağıma... 7. Haksız çıkar sağlama yolunda olduğunu hissettiğim hiçbir girişime aracılık ve takipçilik yapmayacağıma... 8. Şeffaf olmayan satın alma, satma, devretme, kamulaştırma, işletme hakkı verme, personel tayin ve atama gibi işlere doğrudan veya dolaylı olarak katılmayacağıma... 9. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde öngörülen çevre standartlarına uygun temiz bir kent yaşamı için mücadele edeceğime... 10. Üyesi olduğum partinin temel ilke ve görüşlerine ters düşmemek koşulu ile sahip olduğum yetki ve görev çerçevesinde yapacağım her türlü çalışmadan tüm kent halkının eşit olarak yararlanmasına özen göstereceğime söz veriyorum. (Mustafa Kapancıoğlu)
Paylaş