Paylaş
Geçen hafta Çeşme’nin dertleri döküldü bir bir ortalığa. Bugünse pastanın kremalı tarafı var sosyalleşmeyi seven canım okur. Her mekana şöyle bir kafasını uzatıp “görünmez kadın” misali oradan oraya sekilmiş 5 gün ve 5 gecenin sonunda, işte Çeşme radarıma takılanlar...
* İlginçtir ki Çeşme; Ramazan ayının ilk değil, ikinci hafta içini sakin geçirdi. Perşembenin gelişi ile araba ve klakson sesine boğuldu. Bugün Cumartesi, Çeşme’de arabayla sokağa çıkmak ile cinnet geçirmek arasında ince bir çizgi var. Bu arada Gülengül Uslu’nun yazısında okudum; yaz sezonu boyunca Çeşme’de; Ilıca’da 9, Alaçatı’da toplam 5 taksi çalışıyormuş! Şaka gibi.
* Alaçatı’nın “topuklu abla” popülasyonunda azalma var. Geçen yıllara oranla, yeni doğmuş teke yavrusu gibi titreye titreye yürüyen kadınlar ve küçük kadınlar; yerini hızlı hızlı yürüyen sandaletli amazonlara bırakmış. Topuklu giyenler ise kalın topuk modası sebebiyle hallice daha rahat yürüyor sokaklarda.
* Bu yaz benim kişisel tercihim ev yapımı Ege yemekleri yapan, küçük, temiz, iddiasız, ancak lezzetli lokantalardan yana. En sık uğradıklarım Köşe Kahve’nin sokağına açılan Kedili Ev ve yanındaki Godi. Kemalpaşa Caddesi’nin sonundaki Alkoçlar Otel’in bahçesine açılan ve öğle servisi de veren Radika.
* Kedili Ev demişken; Yeni Asır’daki ilk yazı gününden beri takip ettiğim, şimdilerde yazıları tüm ülkede okunan Öncel Öziçer’in Ev-Otel’i. Yemek yemeniz için otelde kalmanız gerekmiyor. Bütün yemekleri şaşırtıcı bir biçimde kendi yapıyor Öncel. Fiyatlar makul. Ortam; kendi kapının önüne sofra kurmuş komşularınla yemek yiyormuşsun gibi. Samimi.
* Gece Alaçatı’da yemek yedikten sonra bir iki mekana uğrayıp nerede bu insanlar, her yer neden sakin derseniz; bilin ki herkes Fogo’da. Fogo, bu yaz başı açılan Alavya Otel’in arka bahçesi. Hafta içi dahil kalabalık. Yemek üzeri kimse gitmiyor. Uzun, beyaz bara tüneme ve muhabbete devam etme durumu söz konusu. Bahçeden yükselen diller; İngilizce, Türkçe, İtalyanca. Şimdilik. Bu, gecelerin yeni fenomeni İtalyan bahçesindeki en kilolu kadınlar ise; muhtemelen sadece 39 kilo!
* Kemalpaşa Caddesi’nin ürküten kalabalığından kaçıp Hacı Memiş’in retro dokusuna sığınan sanatçı, reklamcı, mimar, tasarımcı; şimdilik halinden memnun. Ancak mahalle, magazin dergilerinde, paparazzi sayfalarının baş köşelerinde çıkmaya başladı bile. Tehlike çanları en büyüğünden çalıyor. Kiraların 5 katına çıkıp rantın bu sakin mahalleyi ele geçirmesi an meselesi. Önerim; Alaçatı’nın içindeki Hacı Memiş’e gider tabelasını bir an önce kaldırın.
* Hacı Memiş yazmayacağım evet, bencilliğim üzerimde.
* Yıldızburnu. Dünyanın en romantik yürüyüş yolu. Dünyanın en güzel manzarası. Tek sorunu park yeri. Girişine Yıldızburnu Balık Pişiricisi açılmış; No:15 her zamanki güzel yerinde, Mezza Luna’nın terası ise gel, yine gel diyor; kafasını yukarı uzatıp bakana.
* Ayayorgi; Cumartesi gecesi ve Pazar gündüzü kabusu. Bu akın akın Kompela günlerinin dışında, hafta içleri ve Pazar akşamları tadından yenmiyor. Koydaki Babylon bu yaz sadece gündüzleri açık olma kararı aldı.
* Yeni açılan iki seteakçi geçen yazın Emre Ergani’li biber’i; restorana dönüştü. Ailemizin de çok uzun yıllardır kasabı olan, bir nevi et profesörü Serdar; hayalindeki steak house’u açtı: Just meat.
* Değişik ne yiyebiliriz diyenlere; Alaçatı’nın en kalabalık meydanındaki 15 Eylül vs gibi cafeleri geçip ilk sokaktan sola dönün. Baharatçıyı geçin, solda güzel bir bahçe içinde, geçen yaz açılan Antioche var. Antaklı bir anne-kızın açtığı restoranda şaşırtıcı Antakya mezeleri var. Bulmazsanız diye numarayı da yazıyorum; 0232.716 89 99
* Plajlara gelince; Alaçatı Beach Resort ve Bobou bu yaz özellikle çocuklu ailelerin sık gittiği plajlar. Otto ruhani; Quente havalı; Before Sunset’i henüz görmedim ama iyi ve kafa dinlendirici olduğunu söyleyenler var. Benim gönlümün sultanı ise meşakkatli yoluna rağmen Çiflikköy’deki Ramo.
Paylaş