Paylaş
Hani şu bir zamanların en büyük Akdeniz ticaret limanı...
10-15 yıl öncesine kadar da Türkiye’nin en büyük 3’üncü şehri.
Peki Mısır’a kral olacak zenginlikteyken, çorap ile hasıra ne ara kaldık?
Bakakalırım batan geminin ardından
Osmanlı’nın İzmir’de yaptırdığı gemi(cik)lere atlayıp.
Sakız’ı, Ceneviz’den alışıyla, yükseliş başlıyor.
Şimdi değil Sakız’a çıkmak; körfezde yüzdürecek vapur yok.
El kadar Körfez’de batan gemi, bir haftadır çoluk çocuğun dilinde.
Müslüman’ı, Yahudisi,
(u)Rum’u!
Sakız’la birlikte bölgedeki ticari hareket, İzmir’e kayıyor.
Şehir, İpek Yolu’nun bitimindeki en önemli ihracat limanı oluyor.
İstanbul’un liman vergisi tavan yapınca ecnebi yatırımcı İzmir’e koşuyor.
O zamanlar “gâvursever” olan İzmir, şimdi “gavursavar”!
Yabancı yatırımcı daha gelmeden, kaçacak delik arıyor.
Koş vatandaş, üretime koş.
Tüccar kesimin İzmir’i mesken tutmasıyla üretim hızlanıyor.
Sıcak-mıcak, rehavet dinlemeden pamuk, incir, zeytin, tütün, kumaş ne varsa üretiyor İzmirli. Ha bire de ihraç ediyor. Şimdi, zeytinyağımız İspanya’dan ithal!
Konakları yıktık,apartman verelim!
Hayatınızda görüp görebileceğiniz en zarif mimari eskinin İzmir’inde.
Gidin bakın, zevksizliğin elinden kurtulabilmiş bir kaçı.
Kordon’da ibreti alem için duruyor.
Şimdi İzmir’de hayat, gökdelenden bozma, apartmandan devşirme, beton bloklarda geçiyor.
Beyin göçü de ne ola ki?
Kentin ileri gelenlerine sorsan “biz, ilim irfan yuvasıyız” cevabını alırsın.
Doğrudur, tam 9 üniversitesi var İzmir’in. Ne güzel.
Havaya attığı kepini tutamadan soluğu İstanbul’da alıyor çocuklar.
Şimdi, İpek Yolu’nun bitiş noktası değil ama, Beyin Göçü Yolu’nun başlangıç noktası İzmir!
Paylaş