Paylaş
2-8 Mart arası, uzun zamandır merak ettiğim, hayalini kurduğum
Torino Uluslarası Çikolata Festivali’ne gidiyorum. Üstelik öyle davetli olarak filan da değil.
Profesyonel çikolata üreticisi olarak değil, amatör çikolata yiyicisi olarak.
Ve tüm masrafları kendi delik cebimden karşılayarak...
Çünkü değer!
Bu festival, bizdeki fuarlar gibi profesyoneller için değil, dünyanın her yerinden gelen çikolata severler için.
200 yıldan bu yana düzenlenen ve yaklaşık 10 gün süren bu festivalin
geçtiğimiz yıl ulaştığı ziyaretçi rakamını merak ediyor musunuz?
Koltuklarınıza sıkı tutunun: Tam 560 bin kişi! Sadece 2 haftada.
Ağustos ayında Torino’ya direkt uçuş başlatan “aslan THY” sayesinde geçen hafta gitmeye karar verdiğim festivale, şehir merkezinde son kalan otellerden birinin son odasına rezervasyonumu yaptırdım. Gidiş tarihimden 4 ay önce. Ve son odalardan birine!
Festivalin hikayesini ve festivalden hikayeleri zamanı geldiğinde
uzun uzun anlatacağım, kendi objektifimden fotoğraflar eşliğinde...
Ama söylemezsem çatlayacağım bir şey var.
Bizim neden adamakıllı bir festivalimiz yok?
Bizim en öğündüğümüz ihracat değerlerimizden biri “incir” değil mi kardeşim?
Yap bir haftalık bir incir festivali. Ama öyle tın tın 2 profesyonel ziyaretçi, 3 stant ile kurulan festivallerden değil. Tüm İzmir’in tek yürek olacağı, kentin tüm sokaklarında stantların açılacağı, tadımlar yapılacağı, en küçüğünden en afilisine tüm cafelerin, restoranların o haftaya özel incirli spesiyaller sunacağı, cıvıl cıvıl, yaşayan bir festival.
Varsın ilk yıl 100 ziyaretçi gelsin. 100 kişiden 500.000 kişiye ulaşmak
başlangıçta bir hayalden ibaret olsun. Ama torunlarımız desinler ki, “dedemler vaktiyle bir incir festivali yapmış, hayatımız değişmiş!”
Biorezonans macerasına giriş
Birazdan kan aldırmaya gidiyorum. Bornova Biorezonans Merkezi’ne, biorezonans terapisi için.
Uzun zamandır aklımdaydı. Çünkü aklınıza gelen gelmeyen pek çok şeye alerjim var.
Misal kedi tüyü. Geçen kış bir arkadaşımın ev davetinde, evdeki Siyam kedisi yüzünden hastanelik olmuşluğum bile var. Üstelik sadece uzaktan uzağa seviştik kendisi ile.
Taşınma ile birlikte sevgili alerjilerime, bir de “toz alerjisi” eklenince araştırmaya giriştim.
Ve hem aldığım görüşlerden, hem de okuduklarımdan, karşıma ülkemizde yeni yeni uygulanmaya başlanan biorezonans terapisi diye bir yöntem çıktı.
Derler ki, tamamen doğal, vücudun ürettiği elektromanyetik frekanslar sayesinde bir, bilemedin 2 seansta tüm alerjilerinden, vücudundaki virüslerden, bağırsak sendromlarından kurtuluyormuşsun.
Üstelik işin ilginç yanı, bir de zayıflamaya yardımcı bir tedavi sistemi varmış ki, o sular bana henüz derin!
Hele bir gideyim, şu kan testini yaptırayım, vücudumun nelere alerjisi var ve nasıl tedavi edilecek bir öğreneyim, göreyim; size satır satır buradan gelişmeleri bildireceğim.
Sizin de sorularınız olursa, Bornova Biorezonans Merkezi doktorlarından Sinan Akkurt’a iletmeye hazırım.
Paylaş