Paylaş
Korlar içinde bir kardelen, ciğer tezgahının başında dumanlara karışan bir mücadelenin serüveni. Gündüz anne gece sokak ciğercisi.
Diyarbakır’da gece dumanı tüten kebap ocağı başında emekçi bir kadın var. 2 Çocuk annesi Yasemin Ayverdi Gülseren, herkesin uyuduğu bir vakitte saat 23.00’de ekmek teknesini kuruyor.
3 tekerlekli seyyar tezgahının gecenin karanlığına karışan dumanında hayaller kuran güçlü bir kadın Yasemin..
Gündüz çocuklarına annelik gece de Diyarbakır’ın cadde ve sokak başlarında ciğercilik yapar bu güçlü kadın. Gecenin karanlığında bir kadının sokakta ciğer sattığını görenler onu başta “erkek işi” diye yadırgasalar da Yasemin’le kadının yaşamın her alanında var olabileceğini anlamak zorunda kaldılar. Bu anlayış ciğer kebabının ateşini yakmaya arabayı taşımaya kadar gidip o erkeklerin aileleriyle ciğer tezgahını ziyarete kadar vardı. Anne ve kadın elinin değdiği bu ciğerin tiryakisi olundu. Kış aylarında nispeten azalan müşteriler baharın gelmesiyle artmaya başlar.
Belki de Yasemin en çok benzeyen aydır mart. Sayısız iş başvurusu ,diplomalar, sertifikalar. Yasemin’in üzerini örten karlardır. Bu kara kışın içinde sosyoloji mezunu, içinde drama, çocuk gelişimi hatta Latin dansları gibi birçok sertifikası bulunan Yasemin 3 tekerlekli seyyar ciğer tezgahıyla çiçek açar. Zira Mart ile birlikte doğa yeniden uyanışa geçer. Bozkırlarda, ovalarda ve nehirlerin kıyılarında renkli kır çiçekleri açar. Dünya Kadınlar Günü ve Nevrozun da bu ayda kutlanması tesadüf değildir...
Bu güçlü kadının yol arkadaşı Garson Muharrem dir..Babası da ciğerci olan Muharrem 4 yaşında babasının ciğerci bir arkadaşının kızıyla beşik kertmesi yapılmıştır. Erken yaşta babasını kaybedince bu iki ailenin bağları kopmuştur. Diyarbakır’da cafelerde garsonluk yapmaya başlayan Muharrem’in cafesine Yasemin 16 yaşında müşteri olarak gelince tanışırlar.6 senenin sonunda evlenmek isteyen gençlere aileler karşı çıkar Muharrem , Yasemin’i tam beş kez ailesinden ister. Kızlarının okulunu bitirmesini ve yaşının biraz daha büyümesini isteyen aile gelenlerin kim olduğunu bile araştırmazlar. Ta ki bir gün Yasemin’in babası Muharrem’in çocukluğunu bildiği kara kuru Muharrem olduğunu anayana dek. Evet bu genç yaşta kaybettiği ciğerci arkadaşının oğlu Muharrem’ dir. Yani Yasemin’le beşik kerttiği olan Muharrem...
Yasemin ve Muharrem böylece dünya evine girerler. Muharrem garson olduğu için sürekli iş değiştirir. Maddi olarak sıkıntılar başlar. 2 çocukları olduğu için sürekli çalışmak zorunda olan Muharrem, eve yorgun ve geç gelmeye başlar. Ciğerci Yasemin’in hikayesi de biraz böyle başlar. Yasemin eşi Muharrem’e “Ben ciğer kebabını çok severim. Babamın mesleğini sürdürmek istiyorum. İznin olursa gündüz çocuklarıma bakar, gece ise ciğer yaparım der. Bu teklife önce şaşıran eşi ,bir kadının hayatla mücadelesinde eşinin yalnızca onun destekçisi olabileceğinin farkında olarak onay verir.
1000 tl sermaye ile çok sevdiği ciğeri pişirmeye koyulurken sokak satıcılığının yasak olduğundan bile bir haber sermayesinin 500 lirası ile pazarda üç tekerlekli üçüncü el el arabası, 300 lira ile ciğer ve baharat kalan 200 lirayla ise mangal malzemesi alır. Yasemin Usta için ekmek mesaisi saat 23.00’te başlar. Seyyar ocağını caddede kuran genç kadın böylece tüm zorluklara rağmen mücadelesinin ilk ateşini yakar.
Gündüzlerini çocuklarından çalmak istemeyen anne ,onlar uyuduktan sonra işe koyulur. Onları bu yaşam kavgasından ne kadar uzak tutmak istese de onların gözünden mücadelesini şöyle anlatır; "Oğlumun doğum günü yaklaşıyordu. Oğluma, 'doğum gününde neyin olmasını istiyorsan bir kağıda yaz yapmaya çalışırım' dedim. Doğum günü geldiğinde oğlum bir kağıda 'Zabıtalar annemin tezgahını kaldırmasınlar" diye yazmış. Çok duygulandım.
Diyarbakır’ın ilk kadın ciğercisi olan Yasemin ’in bu girişimci adımı kadınlara güven vermiş, kente birçok kadın artık gece ciğer yemek için sokağa çıkmıştır. Gecenin herhangi bir saatinde Diyarbakır sokaklarında karşılaşabileceğiniz Yasemin yaşamını şu cümlelerle özetliyor. Yasemin Ayverdi Gülseren, ‘Hep babamın erkek kızı oldum. Gece sokakta helal ekmek kazanmaktan korkmam . Ciğer yemeye bayılıyorum. Sabah kahvaltıda bile ciğer yerdim. İşsiz kalınca sevdiğim yemeği meslek olarak yapmaya karar verdim. Çocuklarım ile gündüz vakit geçirmek için gece çalışmaya karar verdim. Diyarbakırlılar emekçi kadına büyük saygı duyuyor. Seyyar arabamı süremediğim zaman veya kömür ateşini yakamadığım durumlarda gençler bana yardımcı oluyor. Hep birlikte ciğerleri pişirip yiyoruz. İlk dürümü yemeden müşterilerime yedirmiyorum. İşimden memnunum, kazandığım para ile çocuklarımın okul masraflarını ve evimin mutfak masrafını çıkarıyorum. Eşim ise iş bulduğunda kira ve faturaları ödüyor, böylelikle hiç kimseye muhtaç olmadan kıt kanaat da olsa geçimimizi sağlıyoruz ”
Dalları kırılan, yaprakları dökülen, her fırtınaya rağmen köklerini toprağa daha sıkı salan bu kadınlar; her baharda daha güçlü dallar, daha gür yapraklar, daha sağlam köklerle yeşerecek, güzel kokularıyla bin bir yemişleriyle kendilerinden çok yine bu dünyaya hizmet edecekler. ’Kadınlar çiçektir’ deyip onları vazolara kaldırmak isteyen zihniyete inat çiçekliklerinden hiçbir şey kaybetmeyip nice Diyarbakırlı Yasemin gibi sokaklarda ,caddelerde, bayırlarda ,ovalarda ,kentin en işlek caddelerinden en yüksek plazalarına kadar yaşamın tüm alanlarında güzel kokularını yayıp güçlü köklerini salacaklardır. Karlara, taşlara rağmen bize rağmen, başlarını güneşe çevirmeyi bilen bu çiçeklerin suyu, toprağı ,göğü olmak için bir arada birlikte yeşermeliyiz. Bulutlar ancak birlikte gülümsediğimizde dağılır, şehir ancak birlikte gülümsediğimizde yenilenir. Bunu da şarkılarında en iyi anlatan Sezen Aksu’dur.
Ne senden fazlayım
Ne senden az
Aynı macerada, ayrı biraz
Gözle biçim biçim
Kalple anlar içim
Sen yoksan ben hiçim
Aç kardelen aç, dağın olayım
Suyun olayım, göğün olayım aç
Her çiçeğin kar altından
Güneşe giden masalında
Yaşamak yeniden tazelenir
Yeniden anlamlanır
Işığa uzanırken kardelen
Kış rüyasından
Ümidin mucizesiyle
Sevince uyanır
Paylaş