‘Üretmeden tüketmek’

“Bugünün insanı bol parası bulunduğu için, paralı her budalanın yaptığını yapar, üretmeden tüketir.” Bernard Shaw

Haberin Devamı

Bir hayat yaşamak istediğimiz belli olsa da, bunu nasıl yaşamamız gerektiğini bildiğimizi sanmıyorum. Varoluş sebebimiz doğayı duyumsamayı arzulasak da, doğal yaşamın gerekliliği olan üretim zorunluluğu ağır geliyor. Arzularımız romantizmden daha ileri gidemiyor, kaçıyoruz. Doğanın bir parçası olduğumuz gerçeğini göz ardı ederek kurduğumuz şehirlerde, kendimize dayattığımız suni ve endüstriyel yaşamın verdiği rahatlığı gerçek yaşam sanıyoruz. Alıştığımız çok katlı yaşamda saksılara koyduğumuz bitkilerle yetiniyor, ancak devasa marketlerdeki binlerce rengarenk albenili, naylon paketli ürünler yetmiyor... Daha da renkli, daha da çeşitli, daha da sunisini istiyoruz. Açgözlülükle yaklaştığımız, bize ait olmayan ama ne yazık ki benimsemiş olduğumuz; içinde samimiyet, sevgi, aşk, paylaşmak gibi doğal ve insani duyguların olmadığı yaşam tarzının bizi sürüklediği tüketim çılgınlığına kapıldık gidiyoruz. Nereye gittiğimiz belli değil. Var kafamızda bir şeyler, ancak o da daha net değil. Bence eskilerin bu deyimi şimdiki bize çok uyuyor: “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.”

‘Üretmeden tüketmek’

İNCİR-KAYAKÖY ‘SIFIR ATIK’

Haberin Devamı

Doğayla yaşam, doğada yaşam size paylaşımı, saygıyı ve duyarlı olmayı öğretiyor. Toprağa, ağaca, hayvana, börtü böceğe karşı davranışlarınız değişiyor, samimileşiyorsunuz. Doğayla kurduğunuz dostluk ve komşuluk ilişkilerinde saygı temelli alışverişler yapıyorsunuz. Fethiye, Kayaköy’de doğayla birlikte bir kır lokantası işleten sevgili Hilal Hatip ve eşi, doğayla kurdukları ortaklığın prensiplerini belirlerken ‘sıfır atık’ hedeflemişler. *Rezervasyonla çalıştıkları için kişi sayısına göre üretim yapıyorlar. Üretim günlük, taze ve leziz oluyor, haliyle de israf olmuyor. *Yemek hazırlanırken çıkan artıklar hem komşuda hem de doğada yaşayan hayvanlar arasında paylaştırılıyor. *Asgari plastik kullanımı hedefleniyor, cam şişe, kavanoz yeniden kullanılıyor, çöpler ayrıştırılıyor. *Kızartma yağları doğaya bulaştırılmıyor belediyeye teslim ediliyor. Temelinde saygı olan, doğayla bu tarz bilinçli ortaklığı yeryüzünde yaşayan herkesin kurması gerekiyor.

‘Üretmeden tüketmek’

USKUMRU BAYILDI

Haberin Devamı

İncir Kayaköy Kır Lokantası’nın en önemli özelliği; yemekleri aşkla pişiren kadın Hilal Hatip’in unutulan yemek ve hikâyelerine olan düşkünlüğü ile geleneksel yaratıcılığı ahenk içinde günümüze uyarlayabilmesinin yemeğe kattığı gizemin lezzeti. 15 günde bir değiştirdiği menüsünün anlattığı hikâyelerin, yemeği yerken sohbetinizi de demlediğini düşünürseniz geçirdiğiniz zamanın da lezzeti katlanıyor. Buğuladığı uskumru, tereyağı, hardal ve çeşitli baharatlarla pişirilip, farklı yeşilliklerle harmanlanıp soslandığında, imamın lezzetten bayıldığı gibi sizin de bayılacağınızı garanti ederim. Portakal suyuyla pişirilmiş enginarın üzerine badem unu ve farklı baharatlarla hazırlanmış krema ve karamel sosla zenginleştirilen ‘Enginar Tatlısı’, bayılmanıza sebep olan ‘Uskumru Bayıldı’dan sonra ayılmanızı sağlayacak. Fethiye’ye gittiğinizde ‘İncir Kayaköy’ Kır Lokantası’nı mutlaka bulun. Sevgili Hilal’in Anadolu’nun her köşesinden derlediği emek ve kültür barındıran yemekleri tattığınızda lezzeti ile birlikte hikâyeleri de ruhunuza işleyecek.

‘Üretmeden tüketmek’

GEÇMİŞTEN GELECEĞE AÇILAN ‘KAPI’

Haberin Devamı

Doğanın içindeki yaşamdan ve ona duyulması gereken saygıdan bahsettik. Geçmişte kurulan yaşam alanlarının doğaya uyumunun, yaşamın bir gerekliliği olduğu gerçeğini günümüze taşıyamamış olmamız, aslında unutmamamız gereken özümüzden de uzaklaşmamıza sebep olmuş. Son zamanlarda otantik mekanlara duyduğumuz merak, içsel güdümün öze özlemi sayılabilir. Geçmişten gelen yaşam alanlarının yıkılmak yerine yeniden yeşertilip, canlandırılması belki konfora ve hazıra uyum sağlamış bedenlerimiz için çok anlam ifade etmese de, doğayla doğuşu ve geçmiş hayatlarda insan benliğinin ön planda tutulduğu doğa odaklı yaşam tasarımlarının son zamanlarda anlaşamaz hale geldiğimiz ruhumuz için, büyük anlamlar taşıyor. 2000 yıllık yerleşim merkezi Kayaköy’de 17 tane eski Rum evini aslına uygun bir biçimde restore ederek canlandıran ‘ADA Dreams’ Otel ve Aslıhan, Defne ve Arda Ünal ailesi, tarihte kapanmış bir sayfayı yeniden açmakla şahane bir iş yapmışlar. Endüstriyel ölçekte kurulan turistik tesislerin ister istemez doğayı tahrip etmesi, gerek yapısı gerekse doğaya uyumdan uzak görüntülerin insan ruhuna aykırı olduğu gerçeğini; tüketici egolarımızı bir kenara bırakıp kabul etmemiz gerek. Fethiye, Kayaköy’e yolunuz düşerse, Ada Dreams Otel’in Manisalı Mehmet Usta’nın elle işlediği kapısını çalın, 2000 yıllık geçmişe bir göz atın, ruhunuz kendine gelsin.

Yazarın Tüm Yazıları