Sevmek fiili

Son bir buçuk yıldır bize farklı bir hayat deneyimi yaşatan pandemi sürecinin gelip gelip gitmesi, ruh sağlığımızın da gidip gidip bilmediğimiz hallerle geri gelmesine, akışkanlığını yitiren alışkanlıklarımızın değişimine de sebep oldu. Pandemiden önce önemsemediğimiz hatta unuttuğumuz ailece birlikte vakit geçirme, paylaşma ve yardımlaşmanın, eve kapandığımız dönemlerde yeniden canlanacağı düşüncesi çoğunluğu heyecanlandırmıştı sanırım. Maalesef öyle olmadı... Evet hepimiz birlikte eve kapanmıştık ancak bununla yetinmedik, önce kendi odalarımıza sonra da içimize kapandık. Elimizdeki telefona ya da tablete kapıldık, önce tembelleştik sonra da duyarsızlaştık. Yan odada kalan kardeşimiz, anne veya babamız saatlerce odasından çıkmasa bile merak etmedik. Şu kısacık ama muhtemelen size bitmeyecekmiş gibi uzun gözüken ömrünüzde sevildiğinizi bildiğiniz sevdiklerinize katlanamamak duygu yoksulluğu değil de nedir?

YARDIMLAŞMAK FİİLİ

İnternetimiz ortaktı ama soframız ortak değildi, bütçemiz ortaktı belki ama herkes kendi telefonundan online sipariş siteleri kanalıyla farklı yerlerden ihtiyacını giderdi. Ne mi oldu? Birlikte zaman geçirme ve konuşma ihtiyacı duymadığımız ailemizden iyice uzaklaştık. Eve gidip gelirken zincir marketlerden almayı unuttuğumuz herhangi bir şey için girdiğimiz mahallemizin bakkalı, manavı, kasabı, fırını veya lokantasında karşılaştığımız tanıdık yüzler ve güzel sohbetlerin maneviyatımıza kazandırdığı saf duygulardan da mahrum kaldık. Mutlak kazananı olan, size güya engin olanaklar sunan alışveriş ve sipariş sitelerinin, makineleştirdikleri alışverişin, tüketim çılgınlığına, oradan da tatminsizliğe, duygusuzluğa ve haliyle mutsuzluğa uzandığını bilin. Esnafın size en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerdeyiz, elinizdeki telefonu bırakın, sipariş sitelerini aradan çıkarın, alışverişinizi veya siparişinizi esnafa doğrudan kendiniz verin. “Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” diyor Mevlana. Siz manevi duygularınızı, esnaf da kendine olan güvenini yeniden kazansın.



DACQUISE (DAKUAZ)

İşinizi severek yaptığınızda, iş olmaktan çıkıp ‘mutluluk’ oluyor. Mutlulukla yaptığınız her şey bir ruha bürünüp canlanıyor ve canlanan o her ne ise saygı duyuyorsunuz. Gerek görüntüsü, gerek lezzeti, gerekse verilen emeği ile saygı duyulacak bir çeşit Fransız pastası ‘Dakuaz’. Güney Fransa’nın Dax kasabası civarındaki tarihi bölge ‘Dacquis’den esinlenilen ancak Fransızların lüks saydığı pastanın yapımında kullanılan pandispanyanın fındık ve badem kremalı içerikli olmasına da Dakuaz deniyor. Tasarladığı bütün ürünlerinin saygı duyulacak özen ve kalitede olduğuna inandığım Kavaklıdere, Bülten Sokak’taki ‘Kakule Fırın’da rastladığım Dakuaz, vitrindeki görüntüsüne vurulmuşken, Sevgili Esra’nın içeriğini tarif etmesiyle saygımı da kazanıyordu. Antep fıstığı ve fındıkla hazırlanan kek tabanından, kullanılan böğürtlen, frambuaz, vişne, çilek ve orman meyvelerine, üzerindeki fıstık pralinli kremasına kadar tahrik edici bir saygınlığı var. Kakule, kapanma boyunca siparişe açık, ister günlük ister bayramlık. Arayın.



KAYNANADİLİ, UYUYAN GÜZEL

Bu deyimlerin ne anlama geldiğini aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. Yukarıda, severek yaptığımız işin ürettiklerimize kattığı ruhtan bahsetmiştim. Datça’da bir peynir üreticisinin yayılım hayvanlarından ve farklı sütlerden ürettiği peynirlerine verdiği isimlerle canlandırması sevgisinin ve emeğine duyduğu saygının bir sonucu olsa gerek. Birlik Mahallesi’ndeki ‘Mercan Doğal Ürünler’ dükkânında bakınırken karşılaştığım beyaz peynire 15 ay dinlendirilip uyutulduğu için ‘Uyuyan Güzel’ ismi verilmiş. Mecazi anlamda kaynana gelin veya damat çekişmesine atıfta bulunan 70 cm uzunluğundaki dil peynirine, rulo hale getirilip paketlenmiş ve ‘kaynanadili’ denmiş. Sevgili Gökhan’ın verdiği bu bilgiler hem gülümsetti hem de lezzetiyle mest etti. Kaynananızın dili nasıl bilmiyorum ama ‘Kaynanadili’ peyniri efsane lezzetli. Hem de rulo, rahat olun.



KERMİT MESUT ‘KUKLA’DA

Ankaralılar, Cebeci’deki meşhur Kukla Kebap Lokantası’nı mutlaka bilir. Kuklalarının yanında iskender kebabı ile de meşhur bu tarihi lokantanın Bilkent Center’daki şubesinde çocukluk arkadaşım Mesut Cem Özer’in çalışıyor olması, nefis tereyağlı iskenderine benim için ekstra bir lezzet kattı. Seksenli yılların unutulmaz ‘Muppet Show’ kahramanı yeşil kurbağa Kermit’e olan benzerliğinden dolayı taktığımız ‘Kermit Mesut’ ismi, Kukla Kebap’ın çağrıştırdığı anlama da uygun olmuş. Aslında yeşil olan Kermit’in Mesut versiyonu ise sarı renkli. İskenderin yanına verilen köfteye de, tahinli cevizli Kemalpaşa’ya da bayıldım. Kapanma süresince sipariş verebilirsiniz, açı