Şartlar gereği...?

“Görülmeye değer olmayan bir görüntüler bolluğu. Bilinmeye değer olmayan bilgiler bolluğu. Duyulmaya değer olmayan sesler bolluğu. Yaşanmaya değer olmayan anların bolluğu.”(Jean Baudrillard)

Haberin Devamı

Fransız sosyolog ‘Baudrillard’ın içinde bulunduğumuz yüzyılı anlattığı yukarıdaki cümlesini okurken ne düşündünüz? Üzerine düşünmek gerektiği sonucuna vardıysanız olumlu bir adım... Şimdiki zamanda önemsediğimiz şeylerle, aslında önemsenmesi gereken şeyler arasında seçim yaparken aklımızı çelen duygusal ve görsel efektlerin gerçekliğinden emin olamadığımız sanal bir dünyada yaşıyoruz. Sizi anlık olarak heyecanlandıran, içine çeken ve arzu etmenizi sağlayan duygusal ve görsel efektler artık sadece reklamlarda değil, hayatınızın doğumdan ölüme kadar geçen her aşamasında etkili.

HAYATI GÜZELLEŞTİRİN

Mesela; ormanda, yeşil manzaralı, doğayla haşır neşir mütevazı bir evde oturmak yerine, kentin göbeğinde, bilmem kaçıncı katına hızlı asansörle çıktığınız bir gökdelenin, şehrin ışıltılı manzarasına bakan evini tercih ediyorsunuz. Size hangisi daha doğru diye sorsam; önemli bir bölümünüz orman ve doğa diyecektir. O halde, neden orada değilsiniz? sorusuna alacağım cevabı biliyorum: ‘Şartlar gereği’... Şartlar ve gerekleri nelerdir? Ben söyleyeyim, siz yorulmayın: ‘Öncelikle Para’... Peki neden? Çocukların iyi okullarda okuması, AVM ve marketler, ev ve araba masrafları, bilinmeyen gelecek için birikimler, eş, dost, sosyal hayat vs... ‘Değer mi?’ diye sorsam cevabınız muamma... Üzgünüm ama üretmiyorsunuz.. Muhtemelen yaptığınız iş bile ‘şartlar gereği’ bir şekilde tüketimle alakalı olmalı. ‘Ne yapalım sistem böyle’ dediğinizi duydum... Siz de ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ kitabının yazarı Grigori Petrov’un şu sözlerini duyun, “Hayatı kırıp döken asalaklardan değil, onu inşa eden ve güzelleştiren insanlardan olun.”

Haberin Devamı

Şartlar gereği...

‘İNCİR KAYAKÖY’

Fethiye Kayaköy’de, yıllar önce şehir hayatından ve zorunluluklarından kopmayı başarabilmiş çok tatlı bir çift var. Sevgili Hilal ve eşi Serkan. Yerleştikleri tarihi Kayaköy’de evlerinin bahçesinde kurdukları ve sadece yaz aylarında açık ‘İncir Kayaköy’ isimli butik lokantanın butik ve eşsiz heyecanını, pişirdikleri yemeklerle gelen konuklarına da yaşatıyorlar. Hilal’in geleneksel yemeklerin esasını bozmadan, yeniden yorumlayabilme yeteneğinden çok etkilenip önceden birkaç yemeğini yazmıştım. Meyve ve sebzeyi mevsiminde kullanabildikleri aylık menülerinde hiçbir yerde rastlayamayacağınız şahane yemekleri, doğanın nefis kokuları ile birlikte duyumsayacaksınız.

Haberin Devamı

Şartlar gereği...

TATLI ERİK DOLMASI

Ağustos ayının en yoğun meyvelerinden erikin kurusundan yapılan dolma, Osmanlı mutfağı geleneğinde varmış. Sevgili Hilal taze ‘Anjelik veya Mürdüm’ eriklerinden yapınca, ortaya nefis ve iştah kabartan bir görüntü çıkmış. Hilal’in cümleleriyle yapılışı şöyle:“İnce doğradığınız soğanları yağda kavurun. Dolmalık fıstıkları ekleyip, fıstıklar pembeleşene kadar kavurmaya devam edin. En az yarım saat soğuk suda beklettiğiniz pirinci iyice yıkayıp süzün ve soğan, fıstık karışımına ekleyin. Üç-dört dakika kaşıkla karıştırarak pirincin de bir miktar kavrulmasını sağlayın. Üzerine 1 su bardağı oda sıcaklığında su ve diğer tüm malzemeleri (1 yemek kaşığı kuş üzümü, 1 tatlı kaşığı nane, 1 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı şeker, 1 çay kaşığı yenibahar, yarım çay kaşığı tarçın, 3 dal taze dereotu) ekleyip altını kısın, suyunu çekene kadar kısık ateşte pişirin. Eriklerin üstünü kapak gibi kesin, içini ucu keskin bir tatlı kaşığı ile kenarlarına zarar vermeden oyup, çekirdeklerini çıkarın. Kabak oyacağı da kullanabilirsiniz. Hazırladığınız iç malzeme soğuyunca, eriklerin içini doldurun. Servis etmeden hemen önce pişirebilirsiniz. Varsa buhar tenceresinde eriklerin yumuşaklığına göre 8-10 dakika arasında sürekli kontrol ederek pişirin. Buhar tencereniz yoksa ona uygun bir şeyler ayarlayın artık...”İsterseniz uğraşmayın,Fethiye’ye gidin sevgili Hilal pişirsin siz yiyin.

Haberin Devamı

Şartlar gereği...

(YALANCI)
ERİK YAHNİSİ

Mardin ve civarına has bu yazlık yemeğe, yalancı denmesinin sebebi içinde ‘Can erik’ olması gerekirken olmaması. Geçen ay Youtube kanalımda yayınladığım videoda ‘Alluciye’ ismiyle erikli olanı işlemiştim. Bu ay can erik bulamayacağımızdan yalancısını anlatayım istedim. Geleneksel yemek gurusu Nusaybinli sevgili Emel Avcı’nın ellerinden yediğim yalancı yahni gerçeğini aratmayan lezzette hatta daha da iyisiydi diyebilirim. Emel teyzem, önce buttan elde ettiği kemikli kuzu etlerini bir güzel haşladı. Haşlanmaya yakın, dövme bulgur, kişniş ve az yağlı kıymayla yuvarladığı köfte topçuklarını ilave ederek kuzu etiyle birlikte iyice pişmelerini sağladı. Önceden yıkayıp doğradığı, maydanoz ve taze yeşil soğanı, bir limonun suyuyla beraber ekleyerek, yaklaşık 5-7 dakika daha pişirdi. Sonuç mükemmel oldu. Dilerseniz yanına sade pirinç pilavı pişirin yoksa sadece suyunu bile içseniz inanılmaz haz alıyorsunuz.

Yazarın Tüm Yazıları