Özgürlüğünüz... Ne kadar?

“Özgür olmadığım için mi mutsuzum, yoksa mutsuz olduğum için mi özgür değilim bilmiyorum...” (Jean-Luc Godard /A Bout De Souffle)

Haberin Devamı

Sabah 05.00’te uyanıp kahveyi ateşe koyduğumda bugün yayınlanacak köşede yazacağım ‘leziz mekân’ belliydi... Fotoğrafları da gece uyumadan önce makineden bilgisayara aktarmıştım. Giriş konusu henüz kafamda yoktu ancak kahvenin nefis kokusu yayılınca fikirler patlamaya başlardı nasılsa... Bunu daha önce defalarca deneyimlemiştim... Yazmak için yerime geçtiğimde mutluyum... Özgürlüğüme kavuştuğumu düşünüp rahatlıyorum... Ve yine öyle oldu.  Birkaç gün önce bugünkü yazımda kullanmak üzere not ettiğim İsviçre asıllı Fransız yönetmen ve sinemanın ‘Nouvelle Vague’ veya ‘Fransız Yeni dalgası’ akımının önemli temsilcisi ‘Jean-Luc Godard’ filmi 1960 yapımı (Jean-Paul Belmando, Jean Seberg) ‘Serseri Aşıklar’dan alıntıladığım sözü yukarıda okudunuz... Bu söz size neler hissettirdi bilmiyorum ancak sorgulanması gerektiği ile “Yaşam bir yolculuksa, tadına varmak için özgürce ilerlemeli...” fikrindeyim. Buradan yola çıkayım istedim... Yolda eşlik etsin ve zihnimde şekillenecek fikirlerin gelişine renk ve neşe katılsın diye André Rieu’nun karışık albümünü tıkladım... Çalmaya başlayan ilk şarkı aslında hepimizin ismini bilmesek de aşina olduğu, duyunca keyiflenip belki de romantikleşip gözlerini yumarak geçmişe veya geleceğe özgür ve mutlu yolculuk başlattığı bir şarkı. Dmitri Şostakoviç bestesi ‘Waltz No. 2’nin ünlendiği filmin adını da duymuşsunuzdur mutlaka. Orijinal adı ‘Eyes Wide Shut’ veya ‘Gözleri Tamamen Kapalı.’ Başrollerini Tom Cruise ve Nicole Kidman’ın oynadığı 1999 yapımı Stanley Kubrick filmi.  Değerlendirmek için alın size ipucu.... İzleyin, dinleyin. Ne kadar özgürsünüz? Hatırladınız mı?

Haberin Devamı

Özgürlüğünüz... Ne kadar

AŞKIN FIRINDAN TAZE  ÇIKMIŞ HALİ ‘SARNİİ’

İngiliz halk dilinde ‘atıştırmalık sandviç’e ‘Sarnii’ deniyormuş. Bir kafe adı olarak da kulağa hoş geliyor ama ben adını hiç duymamıştım. Birkaç hafta önce ‘Minon Cakes’ kafeyi yaparken tanışmıştık Elif Keskin’le. Minon kafenin sahibi Arzu Çetintaş “Sarnii’ye mutlaka uğramalısın, şahane” derken, daha önce birlikte çalıştığı arkadaşının yerini elbette övmeli dedim kendi kendime. Fırsat bulunca gittim tabii ki... Kavaklıdere, Farabi Sokak’ı kesen, Galip Dede Sokak’ın, Nergiz Sokak’la kesiştiği köşeye gizlenmiş butiğin de butiği diyebileceğim bir mekânla karşılaşmayı beklemiyordum açıkçası. Küçücük bahçesine sığışan birkaç masasının hemen arkasındaki tamamı cam kaplı cepheden içerisi gözükse de tezgâh üzerine dizilmiş tepsilerdeki ürünlerin albenisi sizi içeri çağırıyor. İçeri girdiğimde sanki aşk fırından yeni çıkmış ve kokusu yayılmış gibiydi... Mest oldum... Tezgâhın arkasında duran genç adamın yüzündeki gülümsemenin yapmacık olmadığını anladığımda aynısını kendi suratıma da kondurdum. Kısa sohbetten sonra Şef Elif’in eşi ve iş ortağı Berat Keskin’le tanışmıştım.

Haberin Devamı

ÖZGÜN VE DOĞAYA SAYGILI

Elif Keskin eşi Berat’la birlikte okuduğu Hacettepe Matematik Bölümü mezunu olsa da mezun olur olmaz asıl hayali mutfağa da soyadı gibi keskin bir geçiş yapıyor. ‘Mutfak Sanatları Akademisi (MSA)’ eğitimi ve Avrupa’nın yıldızlı mutfakları deneyimi ile iyice demleniyor. Kafasında tasarladığı projeyi hayata geçirirken zorlansa da oluşturduğu net çalışma prensipleriyle yerini sağlamlaştırmış. Karbon ayak izinin azaltılması vizyonunun yerleşik olduğu kafede ambalajlı ürünler, bilindik gazlı içecekler yok, Su arıtmadan şişeleniyor ve tüm misafirlere ikram ediliyor. Pazartesi ve salı günleri kapatıyorlar. Hem kendileri nefesleniyor hem de misafirlerini özlüyorlar. Aşk böylece hep taze kalıyor... Bana “Bir kafe nasıl olmalı?” diye sorulsa üç aşağı beş yukarı kesinlikle “Sarnii”yi tarif ederdim.

Haberin Devamı

ANKARA’NIN EN İYİ KRUVASANI

Özgürlüğünüz... Ne kadar

Hafta sonları çok yoğun olduğundan ürün çeşitleri de daha fazla. Sevgili Elif’in pişirdiği ürünler tamamen el yapımı olduğu için güne sabah 03.00 te başlıyor. Mutfağının ve fırının küçüklüğü butik üretim için yeterli olsa da tatmak için geç kalanlar bulamayabiliyor. ‘Tarçınlı kruvasan’ Ankara’nın en iyisi çünkü Elif’in laminasyon için makinesi yok tüm katlamaları kendi elleriyle yapıyor. ‘Simit’ bildiğiniz gibi değil hem Beyrut hem Ankara tadı var. ‘Açık tost’un ekmeği ‘Brioche’ ve peynirler nefis ancak her zaman yok. ‘Yumurtalı Foccacia’ müptelası olmanız kaçınılmaz. Tam ağzınıza layık olduğunu düşündüğüm ‘Antep fıstıklı Çörek’e ve dahası Elif-Berat çiftine bayılacaksınız...

Haberin Devamı

Özgürlüğünüz... Ne kadar

Yazarın Tüm Yazıları