Cumhuriyet

“İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.” (Sabahattin Ali)

Haberin Devamı

Düşünmek, düşünebilmek” olmalıydı, en büyük sebep... ‘Atatürk’ gibi. Bir derin düşüncenin ürünüydü ‘Cumhuriyet.’ İnsanca yaşamın, insanın özgür ‘cumhur(halk)’ olabilme vasıflarına haiz kıvama gelmesiyle mümkün olabileceğinin derin düşüncesiydi, Cumhuriyet. “Cumhuriyetle cehalet aynı yerde barınamaz” diyen şair ‘Alphonse de Lamartine’ ile “Cumhuriyet erdemli insanların rejimidir” diyen politik düşünür ‘Montesquieu’ gibi derin düşünceler var, cumhurun niteliğini tarif eden. Atatürk’ün, cumhuriyetin ilanından sonra öğretmenlere verdiği “Cumhuriyet sizden ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller ister” mesajı, Cumhuriyetin ve eğitimin önemini fazlasıyla vurgularken, bizler de bu dünyaya yemeye, içmeye gelmiş olamazdık, düşünmeliyiz, farkında olmalıyız ve haykırmalıyız; Yaşasın Cumhuriyet!

SOFRANA SAHİP ÇIK

Yediğimiz, içtiğimiz bizim olsun, karnımız doysun keyiflenelim tabii ki. Ancak; yemekten sonra “Allah her açı doyursun” diye temennide bulunmak da kimsenin karnını doyurmuyor maalesef. Sofradan kalkarken tabaklarda bırakıp, yemediğimiz yemekler arkamızdan ağlamaz belki ama açlıktan ağlayan hatta ölen insanların olduğunu düşünmek gerek, düşünemiyorsak, insanlığımızı gözden geçirmemiz gerek. Yiyebileceğimiz kadar, yettiği kadar... Her şeyin azı karar, çoğu herkese zarar. Tarım Bakanlığı’nın başlattığı kampanyaya katılıp israfa göz yummayacağınıza dair söz verin, adınıza fidan dikilsin. www.sofranasahipcik.com

Cumhuriyet

BATIKENT ‘PEYAMİ’

Peyami denince haliyle aklıma Cumhuriyet dönemi öncü yazarlarından ‘Peyami Safa’ ve efsane sözü “Biraz gül yahu! Değmez vallahi bu dünya” geliyor, gülümsüyorum. Birkaç ay önce Batıkent metroya nazır, gelip geçen trenleri izleyebildiğim bir masada lezzetini unutamadığım peynirli köfteyi yediğim mekânın da adıydı ‘Peyami.’ Yarım ay şeklinde katladığı köftenin içine dil peyniri koymuş ve ızgarada pişirmişti Elvan Usta, tadına bayıldım. Kaşarla da yapıyorlar ama ben dillisini çok sevmiştim. Hijyen ve koronavirüs tedbirleri konusundaki hassasiyetlerini de sevdim. Mekân ferah ve geniş. Rahat edip tren izleyin, şiir bile okursunuz belki.

TARÇINLI KELLE PEYNİRİ

Şimdilerde yine peynirli bir lezzet yapmış ‘Peyami’ ama et falan yok, tam yağlı koyun sütünden yapılan çatlaksız ve yarıksız peynir türü olan kelle peyniri (Mihaliç peyniri de deniyor) güveç tabağa yatırılıp üzerine çubuk tarçın konuyor, biraz kırmızı toz biber serpiştirilip fırının ücra kısmına sürülüp pişiriliyor. Yeyince de Peyami Safa’nın “Mutlu ol, çünkü kimse senin üzgün olmanı umursamıyor” sözü geliyor aklınıza, lezzete iyice gömülüyorsunuz. Bu lezzetler kaçmaz, Batıkent metroyla Kızılay’dan 20 dakika, treni kaçırmayın derim.

Cumhuriyet

SİNCAN ‘KARADENİZ LOKANTASI’

Ankara’da iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki iyi yemek pişiren eski ve köklü esnaf lokantalarından biri ‘Karadeniz Lokantası.’ Sincan merkezdeki Öncü Sokak’ta 50 yıla yakındır hizmet veriyor. Babalarından devraldıkları mesleği sürdüren kardeşlerin, her biri farklı meziyetlere sahip. Biri döneri, diğeri tencere yemeklerini yapıyor, bir diğeri servisin başında, köklü bir aile işletmesi. Döneri Ankara’da söz sahibi olacak cinsten özenle yapılıyor, yerken keyiften mest oldum. Musakkası şahaneydi, Karadeniz usulü pideleri nefis tereyağı kokuyor. Sevgili dostum Alp, damadı Oğuzhan’la birlikte Birlik Mahallesi’nden, Sincan’a döner yemek için gidiyor. Siz de üşenmeyin, Sincan yakın, uğrayın.

Yazarın Tüm Yazıları