Bir zamanlar taşrada...

“Yalnızca çevremdeki manzarayı izleyip, kendimi bulmam yeterliydi. Bu hiçbir şeyle değiştirilemeyecek ölçüde değerli bir zaman dilimiydi.”(Haruki Murakami-Koşmasaydım Yazamazdım)

Haberin Devamı

Uzaktan bakıldığında dümdüz ovanın orta yerine yemyeşil etekliğini sererek oturmuş bir eski zaman prensesinin geniş gerdanını andırıyordu tepe. Yüksekliği bulutlara değerken, prensesin ince ve zarif boynuna nakışla bezeli taşlarla örülmüş evlerin, sıra sıra, yan yana dizili görüntüsü, geceleri bir gerdanlığın göz kamaştıran ışıltısıyla parlıyor, korkunun sokaklara hâkim karanlığını uzaklaştırıyordu. Güneşin aydınlattığı gün boyu ise yer yer bulutlarla gölgeleniyor, bağrındaki şehrin gökten inmişcesine yüksekteki gizemli duruşu nefes kesiyor, gökyüzü ile haşır neşir hali, görenlerin yüreklerini kanatlandırıyordu. Kumrular da kanatlanıyordu... Kümelendikleri kilisenin yüksek kulesinde çınlayan çan sesine cevaben havalanıyorlar, hemen birkaç sokak ötedeki camiye tünüyor, ezan sesini duyana kadar bekledikleri kubbe veya minaresinde cilveleşiyorlardı. Şehrin, bulutlarla sarmaş dolaş olduğu zamanlarda, meyve ağaçları ve yabani çiçeklerin renklendirdiği yamaçlarından yukarı doğru esen sam yeline kapılmak isteyen taklacı güvercinler ise kuytudaki yuvalarına dönmek yerine, esintiyle el ele verip şehrin güneşle gölgelenen dar sokaklarında gezinmeye devam ediyordu. Pişmiş yemeklerin sokaklara ulaşan kokularını da topluyordu sam yeli, taş duvarlara sürtünerek hem kendini soğutuyor hem de sokaklarda gezinen gizli sevdaları havalandırıyordu. Evlerin açık pencerelerinden içeri girdiğinde, bazen çiçek, bazen meyve, bazen de yemek kokuları yayıyor, yaklaşan iftar saatine hevesle hazırlanan şehrin sakinlerine her halükarda derin bir oh çektiriyordu. Saati geldiğinde gümleyen top sesinin yürekle birlikte yüzlere de oturttuğu gülümseme ve alınan ilk yudumun tadı, masalsı şehri de gülümsetiyordu. Hayırlı ramazanlar...

Haberin Devamı

Bir zamanlar taşrada...

BOŞNAK MUTFAĞI “ZELİHA”

Ramazan usta ve kardeşi Raşit ustanın bir zamanlar Altındağ’daki evlerinin avlusunda anneleri “Zeliha”dan öğrendikleri kuzineli sobada pişen Boşnak böreği ile Boşnak mantısını lokantaya taşıyarak, biz lokmacıları da mahrum bırakmamaları takdire şayan. Balgat, Ceyhun Atıf Kansu Caddesi’ndeki “Zeliha Boşnak Mutfağı”na her gittiğimde hiçbir lokantada rastlayamayacağınız saç altında ve köz ısısında pişen yemeklerle birlikte parmaklarımı da yiyorum desem abartmış olmam. Börek ve mantıda kullandıkları şahane tereyağının lezzeti ve kokusu mest ederken, mideyi ve bedeni rahatsız etmemesi ayrı bir mest oluş sebebi. Sac altında pişen kavurma ve köy tavuğunun odun közünden aldığı keyifle saatlerce pişmesinin neticesini midenize indirdiğinizde zevkten dört köşe olmanın yarattığı mutluluğu yaşayacağınızı garanti ederim. Finalde yiyeceğiniz katmerin üzerine dökülen tereyağı ile içindeki manda kaymağı ve Antep fıstığı sizi bayıltmasa da zevkten uçurması kaçınılmaz. Ramazanda uğrayın mideniz erken bayram yaşasın.

Haberin Devamı

Bir zamanlar taşrada...

GENÇ AMA GELENEKSEL “TUĞÇE YORGUN”

Sancak Mahallesi Tiflis Caddesi’ndeki “Yorgun’s Cafe”nin iki çocuk annesi aşçısı Tuğçe Yorgun’u aylardır takip ediyorum. Asıl mesleği olan turizmi bırakıp gönlünün mutfağını kurmuş. Anadolu’nun geleneğinde de genetiğinde de bulunan anadan el alma ve verme adetinin canlı bir örneği aynı zamanda. Kilisli bir annenin kızı olması, yemeğe ve damak zevkine yatkınlığının da bir göstergesi olsa gerek. Öncelikle kurabiyelerine ve hatta en çok elmalı kurabiyesine bayıldığımı söylemeliyim. Coğrafi işaretli kumru ve Susurluk tostları var bir de. Mantı ve eriştesi ile beraber hazırladığı anne köftesi de mutlaka tadılmalı. Her uğradığımda farklı şeyler tattırıyor, keyifleniyorum. Mutfaktaki yardımcısı sevgili Merve ile beraber şahane sabah kahvaltıları hazırladığını da duydum ama henüz gitmedim. “Ramazan için özel bir hazırlığım olmayacak” dedi ama sipariş verilirse geleneksel yemeklerden Kilis tava, kuru dolma veya içli köfte hazırlayabileceğini söyledi. Güzel haber aslında, iftar sofrasının ortasına yerleştireceğiniz Kilis tavanın görüntüsünü ve kokusunu hayal etsenize... Of of of... Sevgili Tuğçe’ye uğramanızda fayda var derim.

Haberin Devamı

Bir zamanlar taşrada...

SAHURA KADAR AÇIK “FIRINCI İSMET”

Sancak Mahallesi 512. Sokak’ta bulunan Nurçin Sayan İlkokulu’nun hemen karşısındaki fırının adı “Miran Taş Fırın.” Şahane tırnaklı pideleri, lavaşları, yağlı ekmekleri, Diyarbakır çöreğini hatta ve hatta mahallenin en güzel Ankara simidini pişiren fırıncının adı da “İsmet Miran.” Anadolu ve taşrada bulunan geleneksel fırıncılığın Ankara’daki temsilcisi İsmet Abi’nin elleri de yüreği de her şeye yatkın. İçini veya dolgusunu hazırlayıp götürdüğünüzde size lahmacun ve pide pişirebiliyor. İç hazırlamaya üşendiniz diyelim İsmet Abi’ye söyleyin içi de o hazırlar, tadına baktım ve müptelası oldum. Biz Mardinliler, ramazanda “Sembusek” severiz, sahurda da yenebiliyor, içini hazırlayıp götürürseniz sahura kadar açık zaten onu da şahane pişiriyor. Yumurtalı, sade ramazan pideleri de var iftardan önce uğrayın.

Yazarın Tüm Yazıları