Paylaş
Başlıkta yazdığım iki kelime; “Bilgi ve kibir” asla yan yana gelemeyecek kadar zıt anlamlar içeriyor. Biri azalırken diğeri çoğalıyor ya da tam tersi...”Ben, bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan farklıyım” demiş, Socrates. Peki ya biz ? Bildiklerimizle çok övündüğümüz kesin; ancak bildiklerimizin gerçekliğinden ne kadar eminiz? İşte o muamma... Hayatımızı doğru bildiğimizi sandığımız yanlışlarla yaşıyorken bunu fark edecek bilgi ve birikime sahip olamamak ne acı değil mi? Anlık bilgiye ulaşmanın en kolaylaştığı yıllarda gerçek bilgiden uzaklaşabilmek de ayrı bir meziyet gerektiriyor; o da kibir ve kötülükle alakalı olsa gerek. “Gerçek bilgi bana yarıyorsa doğrudur, yaramıyorsa yanlıştır” bakış açısı ile zihnimize yerleştirdiğimiz mantık ne kadar adil? Siz, yanlış olandan menfaat sağlarken, bir başkasının doğru olandan zarar görüyor olması olağan bir durum olmasa gerek, aksi halde yaradılışınızı veya yaratanı sorgulamalısınız. Adil olamadığınız bir toplumda size göre doğru ama evrensel yanlışlarla kodladığınız mutlu yaşamınızı kısa bir süreliğine kendi menfaatiniz doğrultusunda sürdürmeniz olası olsa da; yüzleştiğinizde ne yapacağınıza karar verebilmek de bilgi ve donanım gerektiriyor. Basit örnek: Vücudunu rahatsız ediyor diye emniyet kemeri takmayan bir sürücünün yaptığı kazada sakat kalmasını; kader diye tanrıya yüklemek de var, bilgi yoksunluğu deyip yanlışını kabullenmek de var. Bilgi ya da kibir Sizce hangisi?
BAL KIZ ELVAN BAŞER
Türkçe karşılığı “Etkileyen” anlamındaki “İnfluencer” kelimesi sosyal medyanın ürün pazarlaması konusunda en etkili olduğu yöntemlerden biri. Çoğunlukla son model cep telefonlarıyla mağaza ve restoran dolaşırken öne çıkardıkları markaları göstermeyi hedefleyip bunun karşılığında para kazanan bir ticari bakışa sahip olanları olduğu gibi, sevgili “Elvan Başer” gibi ticari bakmayanları da var. Ben ticari olmayan, daha naif, doğal ve kendi yapmayı sevdiği aktiviteleri takipçilerine öneren “İnfluencer” tarafını daha çok sevdim. Elvan’la konuşmak ve tanıtmak istememin sebebi de bu zaten. İspanyolca ve Fransızca’da “Bal” anlamına gelen “Miel” kelimesi ile mutfağı birleştirdiği sayfası @mielmutfak isminin arkasında, pişirdiği yemeklerde bal kullanmayı sevdiği yatıyormuş. Bal rengi kıvır kıvır saçlarıyla ‘kendisinin de bala benzediğinin farkında mı?’ Sormadım ancak “bal gibi” bilgiler verdiğinden eminim çünkü takip ediyorum. Yeme, içme, giyim, kuşam ve seyahatin sık sorulan sorularını cevapladığı gibi, aklımıza gelmeyen birçok bilgiyi de biz takipçilerine planlı şekilde aktarmayı ihmal etmiyor.
ELVAN’IN SEÇİMİ AMELIE’S GARDEN
Arada sırada “Elvan’ın Seçimi” başlığıyla yeni nesil gençlerin sevdiği yeni nesil mekânları yazmayı düşündüğümden olsa gerek, Elvan’la buluşmaya karar verdiğimizde mekân seçimini ona bıraktım. Şili Meydanı’nda “Amelie’s Garden” kafeyi önerdi. Epeydir aklımdaydı bir türlü fırsat bulup gitmemiştim, isabetli oldu. Buluştuğumuzda ‘neden burası’ sorusuna verdiği cevabı aynen aktarıyorum: “Amelie’s’in sadece bir cafe olmaktan ziyade bitkilere ve sanata da ev sahipliği yapması en sevdiğim yönü. Ruhu olan bir yerde olduğunuzu etrafınızdan kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Servis için kullandıkları fincanların el yapımı seramik olmasının da oraya ayrı bir hava kattığını düşünüyorum. Genelde kahve içmeyi tercih etsem de kahvemin yanına eşlikçi aradığım zaman portakallı limonlu merengue tartlarını tercih ediyorum.“ Seçimler gayet iyi bence, uğrayın derim.
SÜRDÜRÜLEBİLİR VE YEREL RESTORAN BASİL
Doğallığa ve doğal beslenmeye olan tutkumu bilen Hürriyet Ankara Yazıişleri Müdürü Fatih Tekeci’nin önerisiyle, geçen hafta Nene Hatun Caddesi’nin ortalarında yeni açılan bir restorana gittim. Sevdiğim tarzda kurgulanmış restoranın adı “Basil”. Türkçede bir anlamı yok ama İngilizce anlamı “Fesleğen”in kokusu yetti, hatta yeşili ve doğayı önemsemelerine bayıldım. Restoran’ın kurucuları, otizmli çocuklara yönelik eğitici oyunlar tasarlayan “Otsimo” isimli uluslararası bilinirlikte bir şirketin de kurucusu olan üç “Genius (Dahi)” Türk genci. Aralarında vegan ve vejetaryen var. Henüz çok yeni ancak uyguladığı felsefe çok daha eski ve geleneksel. Doğal ve sürdürülebilir üretim yapan yerel tedarikçilerle çalışıyorlar. İklim krizinin farkındalar, o yüzden ürettikleri gıdanın karbon ayak izi boyutunu önemsiyorlar. 2029 yılının sonunda restoran menülerinin karbon nötr hale geleceğini taahhüt ediyorlar. Restoran menüsünde etli, tavuklu, balıklı ve vegan seçenekleri bir arada görmek ferahlatıyor. Ben “Basil”i yeni tanıdım, sevdim. Siz de seveceksiniz.
Paylaş