Paylaş
Sizce de bayağılaşıyor muyuz? Hayatımızda zarafet, incelik ve anlamdan yoksun ‘bayağı’ davranış biçimi ciddi ciddi yer kaplamaya başladı desem katılır mısınız? Ne manaya geldiğini biliyor olduğunuzu düşünüyorum. Kitap okumayı sevenler mutlaka, konuştuğu dili bayağılaştırmadan özenle konuşmaya çabalayanlar elbette ki bilmeliler… Cümle içinde çoğunlukla ‘sıradanlık ve normallik’ ifade eden manada kullansak da; ‘Bayağı’ kelimesiyle benzer anlamları taşıyan ‘Pespaye, amiyane, banal, adi’ gibi aynı hissi veren diğer kelimeler de var. Bunları ‘bayağılaşma’nın anlamını pekiştirsin diye yazdım. Genel olarak sıradanlaşan hayata bakışımızı canlandırmak, belki de farklı bir perspektiften göz atmanın titreşim yaratmasıyla daldığımız derin uykudan uyandırmasını umuyorum. Yazının başında sorduğum ‘Bayağılaşıyor muyuz?’ sorusuna dönersek; etik, ahlâk, dürüstlük, samimiyet gibi toplumsal yaşam ve insani değerleri yok saymak, onuru değil de çamuru seçmek nasıl bir davranış biçimi olabilir, fikriniz var mı? Kendini toplumsal etik değerlere bağlıymış gibi gösterip tam tersini sinsice yaparak zafer kazandığını düşünenlere ne demeli? Kendini değerli kılmak adına başkalarını görmezden gelmek, karalayarak değersizleştirme çabası bayağılık değil de nedir? Aslına bakarsanız, neredeyse toplumsal ve milli davranış biçimimiz haline gelmek üzere olan bayağılaşmak ve anlamını işimize geldiği gibi kullanıyoruz demek daha doğru olur. Sıfat olarak kullanıldığında ‘adi, aşağılık, kötü’ gibi anlamlar taşırken; zarf olarak kullanıldığında ‘aşırı fazla, oldukça fazla, çok’ manasına kavuşuyor. Aslında bildiğiniz bayağılaşıyoruz ve bu durum hoşumuza gidiyor, ‘bayağı güçlü, bayağı zengin’ şeklinde bayağılaşmak için can atıyoruz.
SANA DÜN BİR KULEDEN BAKTIM AZİZ ANKARA… ‘FABIEN BISTRONOMY’
Yahya Kemal Beyatlı’nın İstanbul, Kocamustafapaşa tepesinden bakarken gelen ilhamı kâğıda döktüğü ‘Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul…’ şiirine ve duygusuna özendiğimi belirtmeliyim. Atakule restore edildikten sonra yukarısına yani tepesine birkaç gün önce ilk kez çıktım. Botanik katındaki pizzacı ‘Alla Torre’nin de işletmecilerinden olan sevgili Kıvanç söylemese yukarıdaki restoranların açıldığını da bilmeyecektim. Fabien Bistronomy’e davet edince ikiletmeyip gittim… Gittiğimde ilk tepkim ‘ben kahvemi neden aşağıda içiyorum ki?’ dedim kendime… Aşağıdaki manzaralar da güzel ancak kulenin tepesine çıktıkça daha da güzelleştiği aşikâr. Şahane manzara ve bu şahaneliğin verdiği huzurla, hafiflik duygusu rahatlamanıza yetiyor. Kuş olup fiziki olarak uçacak halimiz yok elbette ancak bakış açısının değişmesi ruhunuzu olumlu yönde etkiliyor, yükünüz hafifliyor hayattan tat almak gerektiğini anımsıyorsunuz.
KAYA LEVREĞİ İLE BELUGA MERCİMEĞİNİN GÖKYÜZÜNDEKİ DANSI…
Başlığa bir anlam veremediğinizi biliyorum ancak bunun bir yemeğin içeriği olduğunu anlamışsınızdır. Tepedeki Fabien’de kahve ve içeceklerin yanı sıra şayet isterseniz karnınızı da doyurabiliyorsunuz. İşletme müdürü sevgili Barış Kaya, beni Fabien Bistronomy’nin genç ve maharetli şefi Uğurcan Üçler’le tanıştırdı. Uğurcan şahane bir menü hazırlamış… ‘İskandinav Açık Sandviç’le başladım… Reçetesi tamamen kendine ait ‘Sous Vide Usulü Kaya Levreği’ ile devam ettim, (Sous Vide, vakumda pişirme tekniği olarak biliniyor. Bu yöntemle pişen yiyecekler lezzet kaybına uğramıyor) Kaya Levreği bu teknikle pişirilmiş, tereyağı ile sotelenen beluga (siyah) mercimeğin üzerine yatırılmış. ‘Beurre Blanc’ denilen tereyağı ile hazırlanan nefis sos üzerine döküldükten sonra tahrik edici görüntüsüne kavuşuyor, yanında kereviz ve soğan turşusuyla gökyüzünde dans başlıyor. Finalde tatlı olarak, beyaz çikolata, süzme yoğurt, krema, karadut sorbe ve limon şekerleme ile hazırlanan ‘Cremonese’ muhteşemdi. Ben yemeğe, tatlıya ve genç şefin maharetine bayıldım. Gitmeden önce rezervasyon yaptırın. Sevgilinizle giderseniz her şeyin lezzeti katlanıyor… Aşkınızın da…
MİDYAT’IN FESTİVALİ VAR… GİTSENİZE
Mardin’in Midyat ilçesinde düzenlenen ancak pandemi ve deprem dolayısıyla bir süredir ara verilen festivalin bu yıl üçüncüsü yapılıyor. Midyat Belediyesi ve Kaymakamlık iş birliği ile hazırlanan Midyat Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali, eylül ayının 6-7-8’inde halkla buluşacak. Yurt dışında yaşayan Midyatlı Süryanilerin, Ezidilerin, Ermenilerin, Muhallemilerin de çeşitli etkinliklerle katılması, festivalin bir kültür ve sanat şölenine dönüşmesini kaçınılmaz kılıyor. Kaçırmayın derim.
Paylaş