Paylaş
ABD'den bir haber geldi. National Geographic Traveler Dergisi, bir grup meşhur insana sormuş, ömür boyu hangi şehirde yaşamak istersiniz diye... Onlar da şehirleri sayarken, bizim İstanbul ilk 10 şehir arasına girivermiş nedense!
Yazı İşleri Müdürümüz Neyyire Özkan bu haberi manşetten vermemizi istedi.
Peki! ‘‘İyi ama ben de yalan manşet diye bir yazı yazarım’’ dedim. Çok demokrat bir kişiliğe sahip olan Yazı İşleri Müdürümüz sesini çıkarmadı.
Aksi gibi dün sabah işe gelmeden önce bir yaya olarak yine haklarım çiğnenmişti. Dar bir kaldırımda yürürken aniden kaldırımın tamamını ve yolun bir kısmını işgal etmiş park halindeki bir otomobile tosladım. Çaresiz, durdum. Otomobiller bu park etmiş kardeşlerine neredeyse sürünerek hızla yoldan geçiyorlardı. O metal yığınını bir şekilde aşıp, yeniden kaldırımıma, benim olan, bana ait olan, benim paramla benim yürümem için yapılmış olan o daracık şeride yeniden kavuşmam gerekiyordu. Ama yoldan hızla geçen otomobiller bir yaya, bir vatandaş, bir insan, bir fiziki cisim olarak beni görmüyor gibiydiler. İçlerinden birinin biraz yavaşlaması, birazcık soldan gitmesi gerekiyordu ki, ben de aralıktan hızla geçip yeniden kaldırıma çıkabileyim. Bekledim, bekledim, bekledim...
Eğer bekleseydim, hálá orada olabilir, bu yazıyı da yazamazdım. Ama işe gitmem ve aylığımı hak etmem gerekiyordu. Birden yolun ortasına atladım, el kol işaretleriyle arabaları korkuttum, yavaşlayıp durdular. Ben de hızla geçip yeniden kendimi kaldırıma attım.
Bu çok çok basit bir olaydı. Her gün benim ve benim gibi yüzbinlerce kişinin başına gelen yığınla olayın en basitiydi.
Ben aslında İstanbul'u seviyorum. İstanbul hakikaten bir ömür boyu yaşanacak şehir. Fakat İstanbul aynı zamanda bir ömür törpüsü!
Paylaş