Paylaş
AÇIKHAVA Tiyatrosu, 1947'de antik tiyatrolara özenilerek yapıldı.
Oysa İstanbul zaten antik bir kentti. Bir site devletiydi, sonra Roma İmparatorluğu'nun bir parçası ve nihayet Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti oldu.
O dönemde bu şehirde törenler, yarışlar, gladyatör gösterileri vb. için bugün de At Meydanı adını verdiğimiz Hipodrom vardı.
İstanbul hiç bir zaman açık hava gösterilerine müsait bir iklime sahip değildi. Yağmurun ne zaman yağacağı belli olmuyordu. Bana kalırsa, bu şehrin ilk sakinleri bu yüzden Bergama, Roma, Nimes, Efes’teki gibi muazzam amfitiyatrolar yapmadılar.
Cumhuriyet bu eksiği kapattı. Ama iklim değişmedi. O yüzden bugün Açıkhava Tiyatrosu çok az kullanılabiliyor. Hatta bir açma-kapama sistemi yapılması düşünülüyor.
Üstelik Rumeli Hisarı da devreye girdi. İki yerde de her yaz birkaç gösteri yağmurun hışmına uğruyor. Bakıyorsunuz insanlar bir örnek yağmurluk giymiş, tepesine şemsiye tutulmuş şarkıcıyı dinliyorlar!
Bisiklet niye pahalı?
BUGÜN 4. sayfamızda Aydan Çelik'in İstanbul Dergisi'nde yayımlanan bisiklet yazısını ve karikatürlerini, arkadaşımız Gila Benmayor'un da Fenerbahçe-Bostancı bisiklet güzergahındaki maceralarını okuyabilirsiniz.
İstanbul'un bir bisiklet cehennemi olduğunu biliyorum. Ama bisikletle bir yakadan diğerine geçmenin, otomobille geçmekten daha pahalı olduğunu öğrenince şaşırdım.
Amaç halkı bisikletten caydırmak mı?
Paylaş