Paylaş
TUZLA bir ilçe olduğundan beri burada belediye başkanlığı yapan İdris Güllüce'ye, ilçenin en önemli sorununun ne olduğunu sorduk.
Şüphesiz Tuzla'nın teknik ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan sorunları var; ama Başkan'ın verdiği cevap ilginçti: Tuzla'da bir mahalle bilinci oluşturmakta zorluk çekildiğini söyledi.
Tuzla için anlatılanlar, aslında İstanbul'un başka ilçeleri için de geçerli.
İstanbul'un doğudaki en uzak sınırını oluşturan deniz kenarındaki bu güzel ilçe, eski bir tarihe sahip olmasına rağmen, nüfus yapısı yeni. Buraya 1924'de Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan ve 20. yüzyılın en büyük nüfus hareketine yol açan mübadele dolayısıyla Yunanistan'dan gelen Türk ve Müslüman nüfus yerleşmiş. Onlar bir anlamda Tuzla'nın en eski yerlileri.
Ancak daha sonraki yıllarda şehrin Anadolu'dan aldığı göç Tuzla'yı da etkilemiş ve çeşitli kentlerden buraya göç olmuş.
Bu iki ayrı nüfus yapısı henüz kaynaşmış değil. En eski durumdaki mübadil kökenliler, kendilerinin gerçek Tuzlalı olduğunu düşünüyor. Daha sonra gelenlere de göçmen gözüyle bakıyor. Yeni göçmenler de onlara tepki duyuyor ve sosyal faaliyetleri için komşu ilçe Pendik'e gitmeyi tercih ediyor.
Bu ilginç durum, İstanbul için genelleştirilebilir.
Birincisi, İstanbul'da ‘‘eski İstanbullu’’ diye bir şey aslında yok. Şehrin nüfusunun çok büyük bir bölümü, en fazla 100-150 yıl önce buraya gelmiş göçmenlerden oluşuyor. Ama göç bir türlü durmadığından, bu defa da eski göçmen-yeni göçmen ayırımı doğuyor.
İkincisi, İstanbul'da halkın büyük çoğunluğu geldiği kentin, ilçenin, köyün kimliğini bırakmış değil. Bırakması da beklenmemeli. Ancak, yerleştiği İstanbul mahallesini de ikinci bir kimlik olarak benimsemesi, ilçesine, şehrine sahip çıkması gerekiyor.
Çünkü ancak bu takdirde buraya gelenler, İstanbul'un nimetlerinden tam olarak yararlanabilir ve çocuklarının kendilerinden daha iyi, kaliteli bir hayata kavuşmasını sağlayabilir.
Fakat galiba bunun için biraz zaman geçmesi gerekiyor: İstanbullular, henüz o kadar yeni İstanbullu ki!
Paylaş