Paylaş
VAKIF Gureba Hastanesi'nin uzun çekişmelerden sonra İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ne, yani Çapa'ya devredilmesi kararlaştırılmış durumda.
Bu devrin arkasında çeşitli siyasi çekişmeler, iktidar alanını genişletme çabaları, iktidarını kaybetmeme uğraşları, taa hükümete kadar giden birtakım itişmeler kakışmalar olduğu anlaşılıyor.
Ama benim en çok ilgimi çeken, hastanenin devir protokolündeki 4. maddede bir laf: Çapa'ya devredildikten sonra, Gureba Hastanesi'nin binaları depreme dayanıklı hale getirilecekmiş.
İşte bu beni çok şaşırttı.
Çünkü benim bildiğim, Çapa Tıp Fakültesi'nin kendisi, İstanbul'daki diğer hastaneler gibi, binalarını depreme dayanıklı hale getirmeye mecbur.
17 Ağustos'ta çocuk psikiyatrisi, nöroloji, nöroşirürji, dahiliye B blok, çocuk monoblok, cerrahi monoblok (özellikle animasyon kesimi), göğüs hastalıkları, temel bilimler binası (özellikle pataloji, histoloji), öğrenci yemekhanesi, acil dahiliye, dekanlık binaları gibi birçok bina hasar gördü. 12 Kasım depreminde binaların dayanıklılığı azaldı.
Çapa Tıp Fakültesi bu onarımlar için YÖK'ten para istedi, ancak bu para (olmadığı için) verilemedi. Bunun üzerine Dekanlık bağış toplamaya başladı. Birçok özel sektör kuruluşu onarımları üstlendi.
Fakülte, deprem hasarları konusunda hassas davranmadı, denilemez. Aksine Dekan gerçekten uğraştı.
Ama sonuçta İstanbul Üniversitesi büyük zorluklarla karşılaştı.
Şimdi nasıl oluyor da, bir başka hastaneyi daha devralırken, o hastanenin binalarını depreme dayanıklı hale getirebileceğini bu kadar kolaylıkla taahhüt edebiliyor?
Belki hata ediyorum, ama beni hastaneler üzerinde kurulan iktidar, mücadelenin siyasi boyutları, insanların kimlikleri, hatta Gureba'nın vakıf senedi bile ilgilendirmiyor.
Beni o binaların bir depremde ayakta kalıp kalmayacağı ilgilendiriyor.
Paylaş