Paylaş
İstanbul Şurası fikri ilk ortaya atıldığı zaman birçok yurttaştan faks, mektup ve telefon almıştık. Fikir birçok insana heyecan vermişti.
Böyle bir zirveyi aceleye getirmek doğru değildi. Nasıl yapılacağı sorusuna cevap bulmak için uzun süre çalışıldı.
Ortaya çıkan yöntem, temeli katılımcılık olan bir toplantı için en uygun olanı. Formlar basıldı. İsteyen kişi ve kurumlar bunları doldurarak Şura'ya başvuracak. Komitelere ayrılacak ve çalışmalar bittiğinde de bir İstanbul Programı ve Yerel Eylem Planı hazırlanarak kamuoyuna sunulacak.
Bazı kişiler özel sohbetlerde soruyor: ‘‘Bu girişimi ciddiye almalı mıyız? Büyükşehir Belediyesi samimi mi? Böyle bir şuradan ne bekliyor?’’
Bu soruda bir haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Çünkü, biz yurttaşlar ciddi bir güven bunalımı içindeyiz. Yönetimlere güvenmemeyi acı deneylerle öğrendik. İnsanın aklına bu sorular geliyor.
Ama hep aynı cevabı veriyorum: ‘‘Bu girişimin ciddiliği ve etkisi, Belediye'ye değil, katılımcılara, sivillere bağlı. Ne kadar geniş bir katılım olursa ve katılımcılar ne kadar sahip çıkarsa bu Şura'dan da o kadar önemli sonuçlar çıkar.’’
Belediye Başkanı Gürtuna'nın şu sözleri de yeterli bir teminattır:
‘‘İstanbul Şurası İstanbul için yapılıyor. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak, bu büyük başlangıcın sahibi değil, destekçisi olacağız. İstanbul'un tüm birikimi, son derece demokratik bir platformda kendisini ifade imkanı bulacak. Herkes görüş ve düşüncesini özgürce sunacak. Bu da bizim sivil katılım konusundaki samimiyetimizi gösterecektir.’’
Paylaş