Payıma düşen toprak parçasıSenin de payına düşer.Ayrılık gayrılık yokÖlüm nefesinde nasıl olsa.Amma henüz vakit erkenDaha günKarşı apartmanın balkonundaDur bakalım heleBen salata satayımŞair Leyla SokağındaSen gene koşBez fabrikasındakiTezgahının başına.Ölüm içimdeÖlüm dışımdaÖlüm talihsiz aşımdaÖlüm kuru başımdaTeselli benim gözyaşımda.Bu, Rüştü Onur'un bir şiiri. 1942'de, 22 yaşındayken, Beşiktaş'ta, Şair Leyla Sokağı'ndaki bir evde öldü. Aslında Devrek'liydi. 1920'de orada doğmuş, Zonguldak'ta Çelikel Lisesi'nde okumuştu. Ama verem olunca okulu bıraktı. Zonguldak'ta memur olarak çalıştı. Birkaç kere İstanbul'a gelip Heybeliada Sanatoryumu'nda yattı. Orada tifo hastası bir kıza aşık oldu. Onun Beşiktaş'ta Şair Leyla Sokağı'ndaki evine taşındı. Para kazanmak için de Beşiktaş Çarşısı'nda salatalık satıyordu. Kız 12 Kasım 1942'de, kendisi de ondan birkaç hafta sonra 1 Aralık'ta o evde öldü. İki sevgili Beşiktaş'ta Yahya Efendi Mezarlığı'na gömüldüler.Yarım asır önce sadece 22 yıl yaşamış bu tuhaf ve talihsiz şairi biliyordum. Arkadaşımız Kanat Atkaya, Salah Birsel'in 1956'da yazdığı ‘‘Rüştü Onur’’ kitabından bahsetmişti bana. Kanat'a göre Rüştü Onur, makus talihiyle, eski Türk filmlerinin ne kadar gerçekçi olduğunu ispatlıyordu...Beşiktaş Belediyesi için Tarih Vakfı tarafından hazırlanan ‘‘Dünden Bugüne Beşiktaş’’ kitabında, Eray Canberk'in yazdığı Beşiktaşlı şairlerle ilgili bir yazıda onunla yeniden karşılaştım.Eray Canberk ‘‘genç yaşta ölen Rüştü Onur'u da Beşiktaşlı saymak gerekir’’ diye yazıyor. Elbette! Zonguldak'ta doğmuş olması neyi değiştirir? O Şair Leyla Sokağı'nın, Beşiktaş Çarşısı'nın unutulmuş, bedbaht şairi...İşte bu şiiri Beşiktaşlılarla paylaşmak istedim.