Paylaş
ODTÜ Görsel İşitsel Sistemler Araştırma ve Uygulama Merkezi (GİSAM) geçen yıl kadınların politikadaki durumunu ele alan bir araştırma yapmıştı. Bu araştırmada 1961-1995 yılları arasındaki rakamlara bakıldığında bilinen bir gerçek bütün keskinliğiyle ortaya çıkıyor:
Milletvekili adayı kadınların sayısı erkeklerin yüzde 10'unu hiç geçmiyor. Milletvekillerine baktığımızda da şunu görüyoruz: Erkek adayların en az yüzde 10'u milletvekili olurken, kadınlarda özellikle son yıllarda bu oran hiç yakalanamıyor. 1991'de 245 kadın adaydan 8'i, 1995'te 582 kadın adaydan 13'ü seçilebilmiş sadece.
Genel seçimlerde ‘‘kadınlardan aksesuvar’’ durumu böyle sürerken, yerel seçimlerde de farklı bir tablo yok.
Bir Gülay Atığ'ımız vardı; yolsuzlukta, yağmacılıkta, cehalette ve zeka düzeyinde erkekleri de geride bıraktı.
Halbuki politikaya belediyeden başlamak, bugün gerçekten yapabilecek bir şeyi olan siyasetçiler için çok önemli bir basamak.
Birincisi, belediye, politikacıyı seçmenleriyle içiçe yaşamaya zorluyor.
İkincisi, belediyecinin olanakları milletvekillerinden çok daha fazla.
Üçüncüsü, genç bir politikacı için belediyecilik hiçbir yerde elde edemeyeceği zengin bir tecrübe birikimi.
Bunlar güzel de, kadınlar ne yapmalı?
Seçilebilir bir belediye başkanı adayı olmak için partilerinin il ve ilçe teşkilatlarının kurduğu çeteye teslim mi olmalı? Seçildiğinde o çeteyle birlikte seçmenlerini mi soymalı?
Belki de kadınların politikaya farklı bir damga vurması ancak bugünkü politik sistemin değişmesiyle mümkün. Belki de bu ikisi birbirinden ayrılamayacak iki sorun.
Paylaş