Paylaş
Polis ve mahkemeler, bütün dünyada teknolojik gelişmelerin çok gerisine düşmüş durumda. Bu durum Türkiye'de büsbütün ortaya çıkıyor.
Düşünün ki, internetin aynı zamanda bir suç ağı olarak kullanılabileceği en gelişmiş ülkelerin bile aklına 1998'de gelmişti. Aralık 1998'de ‘‘siber suçlar'' ilk kez en gelişmiş sekiz ülkenin bir araya geldiği Washington'daki bir G8 zirvesinde ele alınmıştı.
Oysa o sırada Pentagon gibi kuruluşlar çoktan internet korsanlarının ciddi saldırılarına uğramış, internet üzerindeki ilk offshore banka iflası Antigua'da gerçekleşmiş, çocuk fuhuşu bu ağa iyice yerleşmiş, e-ticaretin vergi kaçakçılığı için nasıl mükemmel bir boşluk yarattığı ortaya çıkmıştı.
Türkiye'de ise ilk internet kafe açıldığında devlet durumdan o kadar habersizdi ki ilk kafeciler kendi ruhsat şekillerini kendileri yaratmışlardı.
Emniyet Genel Müdürlüğü ilk kez geçen yıl siber suç için özel bir birim kurdu.
Polisin ve yargının hevesini kırmak gibi olmasın ama, bu alanda her zaman suçun ve suçluların gerisinde kalacaklar. Bu, işin doğasında var, insan yaratıcılığı böyle!
Önemli olan, suçla mücadelenin ifade özgürlüğünü kısıtlayacak yanlış bir hedefe doğru sapmaması. İnternetin de kendi özdenetim ve etik kurallarını oluşturması.
Ne yazık ki bu iki niyetim de boş, biliyorum!
Paylaş