Paylaş
Bu hafta siyasi partiler büyük bir didişme içinde. Çünkü Millet Meclisi ve belediyeler için adaylarını belirlemeye başlıyorlar. En küçük beldede bile iktidar heveslileri (ya da kendi deyişleriyle hizmet yarışçıları) partileri tarafından aday gösterilmek için uğraşıyor.
Onlar şimdi uğraşsın, sonra uğraşma sırası dört yıl boyunca elimiz kolumuz bağlı onları izlemiş olan bizlere gelecek.
Hürriyet İstanbul, İstanbul'daki yerel seçimleri bütün ayrıntıları ve tartışmalarıyla izlemek için kolları sıvadı.
Bugün, yerel seçimlerin bir özelliğinden bahsetmek istiyorum: Partilerin değil, adayların öne çıkması. İnsanların mahallesi, ilçesi ve şehri için yönetici belirlediği belediye seçimlerinde bu doğal. Sonuç olarak insanlar, birebir kendilerine hizmet edecek kişileri seçiyorlar.
Ama bu seçimde, Türkiye'de, adayların ön plana çıkmasının özel bir nedeni de var.
Siyasi partilerin iflas etmiş olduğu bir dönemde yaşıyoruz. İdeolojik bir durumdan söz etmiyorum: İdeoloji, biliyorsunuz, çoktan öldü ya da öldürüldü ve bu vefatın haberi de hepimize büyük bir müjde olarak verildi.
Ancak, o ölünce geride de fazla bir şey bırakmadı. Öyle ki, günümüzde siyasi partilerin büyük çoğunluğu, ideolojileri olmaması bir yana, adına yaraşır bir siyasi örgüte bile sahip değiller. Fikirleri, ilkeleri, ideolojileri öldü; geriye yalnız, iktidar sayesinde ellerine geçen kaynakları dağıtan, gelir paylaştırıcı birer mekanizma kaldı!
Bu durum, yerel seçimlerde adayların önemini bir kat daha arttırıyor.
İyi de adaylar nasıl belirleniyor diyeceksiniz.
Gerçekten de siyasi partilerin iflası ve demokrasiye taban tabana zıt yapısı, adayların belirlenmesinde karşımıza bir başka sorun çıkartıyor. Bunların seçiminde, genel merkezin baskısı ve parti teşkilatında kurdukları çıkar ilişkilerinin ağırlığı o kadar büyük rol oynuyor ki, siz oyunuzu atmaya gittiğinizde iş çoktan yukarılarda ‘‘halledilmiş’’ olabiliyor!
İşte adaylara önem vermemizi gerektiren bir başka neden daha: Seçmen olarak partilerin en alttaki, en gerçek tabanı olduğumuza göre, onların tepeden belirledikleri isimlere karşı da tepkimizi göstermeliyiz.
Bunu yaparak onları, bu seçimde değilse bile bir dahaki seçimde mahallemize, ilçemize ve şehrimize uygun adaylar bulmaya zorlamalıyız. Belki de onlara demokrasiyi biz öğretmeliyiz.
Biz adaylara değil, partilere göre oy verdiğimiz sürece onlar da bize bizi en iyi soyup soğana çevirecek adamlarını dayatmayı sürdürecek.
Biz de en iyi ihtimalle ‘‘eh, para yiyor ama iş de yapıyor’’ gibi, baştan aşağı aptal ve yanlış bir varsayımla kendi kendimizi avutmayı sürdüreceğiz.
Paylaş